Yalan, dedikodu, iftirâ

Peygamberliğin ilk yıllarında insanların tek tek Müslümân olmaları, Mekkeli müşrikleri rahatsız ediyordu. Bu yüzden Efendimizi “aleyhissalâtü vesselâm” kimse görmemeli, dinlememeliydi. Onun için etrâfına görünmez duvarlar çekiyor, Onu diğer insanlardan tecrit etmeye çalışıyorlardı.
Nasıl mı, kolay!
İftirâ dedikodu…
Mekke’ye bir yabancı gelmeyegörsün. Hemen etrâfını sarıp, kıskaca alırlardı garibi. Efendimiz hakkında olmadık şeyler söyler, Onunla görüşmesine mâni olurlardı. “Tufeyl bin Amr” da kıskaca aldıklarından biriydi işte. Halbuki o, Arap lisânının ustalarındandı, şâirdi. Onu Mekke’de görünce hemen etrâfını sardılar.
Ve başladılar:
“Dikkatli ol hâ!”
“Neye dikkat edeyim?” deyince de; “Hani Abdülmuttalib’in bir yetîmi vardı”. “Muhammed-ül emîn mi?” “Evet evet, işte O. Peygamber olduğunu söylüyor. Şaşırdın değil mi?”
Cevap vermedi.
Onlar devam etti:
“İkilik soktu aramıza. Baba ile oğulu, karı ile kocayı birbirine düşürdü. Kardeşi kardeşe düşman etti. Sen sen ol, Ona görünme, karşılaşırsan yolunu değiştir. Yoksa sihrine kapılırsın. Sözleri büyüler seni de!..”
Tufeyl suâl etti:
“Ne yapayım?”
“Git buradan, terk et Mekke’yi” dediler. Bunları söyleyenler sıradan kimseler de değildi hani. Kureyş’in en seçkin insanlarıydı. Tufeyl şaşkın ve tedirgindi bu yüzden.
Biraz düşündü.
Ve karar verdi.
Şâyet Onunla karşılaşırsa konuşmayacak, bir şey söylerse cevap vermeyecekti. Kulaklarına pamuk tıkayıp çıktı evden. Beytullah’a gidiyordu… (Devamı yarın)

Comments are closed.