Yalnız duruyordu!

Şakîk-i Belhî hazretleri anlatıyor: Hacca gidiyordum. Bir yere varınca, orada güzel yüzlü, buğday benizli, yün elbiseli, başı sarıklı ayağı nalınlı bir genç gördüm. İnsanlardan ayrı bir yerde yalnız oturuyordu.
Kendi kendime;
“Bu kim?” dedim.
“Niçin Müslümanlardan ayrı duruyor, gidip nasihat edeyim de böyle yapmasın.” Yanına yaklaşınca; “Ey Şakîk!” diye hitâb edip; “Zandan çok sakınınız, zîrâ ba’zı zanlar günâhtır” meâlindeki âyet-i kerîmeyi okudu.
Ve ayrılıp gitti.
Kendi kendime;
“Bu, sâlih kişi olmalı, zîra adımı ve kalbimdekini bildi” dedim ve helâlleşmek için arkasından hızlı hızlı gittiysem de yetişemedim. Bir anda kaybolmuştu. Başka bir konak yerinde Onu yine gördüm.
Namaz kılıyordu.
Hem de ağlıyordu.
İçimden; “Namazını bitirsin de helâlleşeyim” dedim. Namazı bitince yaklaştım. Bana dönüp; “Ey Şakîk!” dedi ve “Tövbe eden kimseleri elbette af ederim” meâlindeki âyet-i kerîmeyi okudu.
Yine uzaklaştı.
Ben içimden;
“Bu genç yüksek bir evliyâ olmalı, ikinci defâ ismimi ve kalbimdekini bildi” dedim. Başka konak yerinde yine gördüm. Bir kuyudan kova ile su çıkarmak istiyordu.
Kova suya düştü.
Ellerini kaldırıp;
“Yâ Rabbî! Sen benim Rabbimsin. Su aşağıda, kuvvet sendedir, su içmek istiyorum” diye duâ etti. Su yükseldi.
O elini uzattı.
Kovasını aldı.
Onu son olarak Mekke’de gece yarısı namaz kılarken gördüm. Namazın sonunda selâm verip ağlamaya başladı. Sabah insanlar yanına geldiler. “Bu zât kimdir?” dedim. “Mûsâ Kâzım hazretleridir” dediler.

Comments are closed.