Debbağzâde Hacı Mustafa Efendi, Rize’de doğdu. İlim tahsiline küçük yaşta başlayan Debbağzâde Mustafa Efendi daha sonra İstanbul’a geldi. Zamânının âlimlerinden aklî ve naklî ilimleri tahsil edip derin âlim olduktan sonra Fâtih Câmiinde ders okuttu. Mısır kâdılığına tâyin edildi. Mısır ve sonra Medîne-i münevvere kâdılığına getirildi. Sevgili Peygamberimizin kabr-i şerîflerini ziyâret edip, mübârek beldenin ahâlisine hizmette kusûr etmedi. Daha sonra İstanbul’a gelen Debbağzâde Hacı Mustafa Efendi, müderris iken vefat etti. Vefatından kısa bir zaman önce buyurdu ki:
Resûl-i ekrem “sallallahü aleyhi ve sellem” efendimiz, hicretten 53 sene evvel nisan ayının yirmisine rastlayan, Rebî’ul-evvel ayının onikinci Pazartesi gecesi, sabâha karşı, Mekke-i mükerreme şehrinde dünyâya gelmiştir. Dünyânın her tarafındaki Müslümânlar, her sene, bu geceyi, Mevlid Kandili olarak tes’îd etmektedir. Her yerde (Mevlid kasîdeleri) okunarak Resûlullah hâtırlatılmaktadır. Peygamber efendimiz nübüvvetten sonra, her yıl, bu geceye ehemmiyyet verirdi. Âdem aleyhisselâm rûh ile ceset arasında iken, O Peygamber idi. Âdem aleyhisselâm ve her şey, Onun şerefine yaratılmıştır. Arş ve gökler ve Cennetler üzerine, İslâm harfleri ile mübârek ismi yazılmıştır. Ona (Muhammed) adını, dedesi Abdülmuttalib koydu. Onun adının yeryüzüne yayılacağını, herkesin Onu medh ve senâ edeceğini rü’yâda görmüştü. Muhammed, “çok medh olunan” demektir…
YERYÜZÜNÜ ŞEREFLENDİRİNCE
Yeryüzünü şereflendirince, şehâdet parmağını kaldırdı ve secde etti. Melekler beşiğini sallardı. Altı yaşında iken, annesi Âmine “radıyallahü anhâ”, sekiz yaşında iken, dedesi Abdülmuttalib vefât etti. Yirmibeş yaşında iken, Hadîce “radıyallahü anhâ” ile nikâh etti, evlendi. Kırk yaşına gelince, Ramezân-ı şerîf ayında, pazartesi günü, şehrin bir sâat şimâlindeki (Cebel-i hirâ) ve (Cebel-i nûr) denilen dağdaki mağarada, melek göründü. Bütün insanlara ve cinne Peygamber olduğu bildirildi. Evvelâ Cebrâîl “aleyhisselâm” geldi. Sonra üç sene, İsrâfîl “aleyhisselâm” gelip, ba’zı şeyler öğretti. Fakat, Kur’ân-ı kerîm getirmedi. Sonra, Cebrâîl “aleyhisselâm” gelmeye başlayarak, bütün Kur’ân-ı kerîmi, yirmi senede indirdi…