(Dünden devam)
Resûl-i Ekrem hazretleri, doğacak çocuğun oğlan olması için duâ buyurdu. Hâmilelik vakti doldu. Doğum zamanı geldi.
Hazret-i Alî “radıyallahü anh” dünyaya teşrîf etti. Efendimiz aleyhiselâm, mübârek tükürüğünü alıp, hazret-i Alî’nin ağzına koydu.
O da onu yuttu.
Ve nûrlara garkoldu.
Sözleri “hikmet” oldu.
Göğsü ilimle doldu.
Resûl-i ekrem
“aleyhisselâm”
Efendimiz, kulağına tekbîr ve tehlîl okudu.
Adını Alî koydu.
Annesi Haydar dedi.
Zîrâ rüyâsında, Onu heybetli bir “aslan” olarak görmüştü.
Resûl-i Ekrem
“aleyhisselâm” mubârek elleri ile yıkadı.
Mubârek başından sarığını çıkarıp, iki parçaya ayırdı.
Birini başına bağladı.
Öbürüyle bedenini kuruladı.
Böylece hazret-i Alî kerremallahü vecheh mü’minlerin başlarının tâcı oldu.
Hazret-i Âişe anlatır:
Bir gün Server-i âlem “aleyhisselâm”, hazret-i Alî’yi görüp;
“Yâ Âişe! Alî Arab’ın seyyididir” buyurdu.
Ben şaşırdım.
Ve suâl edip;
“Yâ Resûlallah! Arab’ın seyyidi sen değil misin?” dedim
Cevap verip;
“Ben, cümle insanların seyyidiyim. Alî, Arab kavminin seyyididir” buyurdu.