İlk katil-ilk şehîd

Kâbil, kardeşi Hâbil’e;
“Seni öldüreceğim” dedi. “Niçin?” deyince,
“Babam, benim güzel kardeşimle seni evlendiriyor. Güzel olmayanını bana lâyık görüyor” dedi.
Hâbil üzüldü.
Yumuşaklıkla;
“Yapma! Bu işe kalkışırsan kâtil olursun. Benim günâhımı da yüklenirsin” dedi.
Ama o dinlemedi.
Bu defa ona;
“Bak Kâbil, sen beni öldürmek için elini kaldırırsan, ben elimi kaldırmam. Çünkü o iş günâhtır, ben Rabbimden korkarım” dedi.
Kâbil söz dinlemiyordu.
Onu öldürmek istiyordu.
Ama yolunu bilmiyordu.
Şeytan, insan şeklinde geldi.
Bir kuş tutup, başını bir taşın üzerine koydu.
Başka bir taşla vurup ezdi.
Kâbil bunu görüp öğrendi.
Aynısını yapıp Onu şehîd etti.
Bu sefer;
“Bu cesedi ne yapacağım?” dedi.
O ara kavga eden iki karga gördü.
Derken biri diğerini öldürdü.
Sonra inip, ayaklarıyla yeri kazdı.
Onu oraya gömüp kapattı.
Kâbil de aynısını yaptı.
Âdem Nebî çok üzüldü.
Hazret-i Cibrîl geldi.
Âdem Nebîye;
“Yâ Âdem! Allah sana bir evlât verecek. O çocuğun neslinden Fahr-i âlem gelecek” dedi.
Nihayet hazret-i Şît doğdu.
Nûr-i Muhammedî alnında parlıyordu…

Comments are closed.