Benim delîlim nedir?

(Dünden devam)
Cebrâîl aleyhisselâm geldi. Resûlullah Efendimize; “Yâ Resûlallah! Allahü Sübhânehü ve teâlâ, Fâtıma’nın murâdını kabûl edip; O da mahşer meydânında günahkâr hâtunlara şefâatçı olsun” buyurduğunu haber verdi.
Resûlullah sevindi.
Kızının yanına gitti.
Müjdeyi iletti.
Hazret-i Fâtıma;
“Babacığım! Hazretinizin şefâatçi olacağınıza dâir Kur’ân-ı kerîmde delîl var. Benim delîlim nedir?” diye arz eyledi.
Resûl-i Ekrem;
“Ey ciğer gûşem! Cenâb-ı hazret-i Rabbil izzete murâdını arz edeyim. Ne fermân buyurursa sana haber ederim” dedi.
Yanından ayrıldı.
Hazret-i Fâtıma’nın bu murâdını Cebrâil aleyhisselâma iletti.
O da bunu aldı.
Huzûr-i İlâhîye vardı.
Ve geri geldi.
Bir beyâz ipek getirdi.
Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” huzûrunda o ipeği açıp, içinden bir kâğıt çıkardı.
Kâğıtta bir yazı vardı.
Şöyle yazıyordu:
“Bu, kıyâmet gününde, mümin hâtunların âsîlerine, kulum Fâtıma’yı şefâatçı ettiğime dâir hüccettir. Kulum Fâtıma bu hucceti yanında bulundursun.”
O Server kâğıdı aldı.
Tekrar ipeğe sardı.
Ve kızına verdi.
Hazret-i Fâtıma senedini gördü.
Böylece nikâha râzı oldu…

Comments are closed.