Yâ Alî! Bu fetih senindir

Hazret-i Alî “kerremallahü vecheh” orta boylunun kısası idi. Geniş göğüslü, elâ gözlü idi. Mubârek sakalı bütün eshâbdan çok idi. Mubârek karnı büyükce idi. Kâfirlerin yüzlerine baksa, korkularından sonbahar yaprağı gibi titrerlerdi.
Bâzı eshâb
Resûlullaha;
“Alî yemek yemez, hikmeti nedir?” diye sordular.
Resûl-i Ekrem
“aleyhisselâm”;
“Alî’nin kuvvet-i kudsiyyesi vardır. Açlığı bilmez” buyurdu.
Gazâlarda nice gün yemek yemez, gazâ ile meşgûl olurdu.
Açlık hâtırına
bile gelmezdi.
Bir gazâ vâki olmamıştır ki, hazret-i Alî “radıyallahü anh” onda mevcut olmasın.
Bir kaleyi almakta zorlanılsa, Resûlullah sancağı alır.
Hazret-i Alî’ye
radıyallahü anh
verir ve; “Yâ Alî! Bu fetih senindir. Var fetheyle! Seni Allahü Sübhânehû ve teâlâ hazretlerine ısmarladım” deyip gönderirdi. O da gidip fethederdi.

ÜÇ HASLETİ VAR
Sa’d bin Ebî Vakkâs
radıyallahü teâlâ anh
şöyle anlatıyor:
Bir vakit Muâviye “radıyallahü anh” yanıma gelmiş idi. Hazret-i Alî’den bahsettik.
Ben hazret-i Alî
“radıyallahü anh”
hakkında;
“Alî Mürtezâ’da üç haslet vardır ki, o üç hasletten birisi bende olsaydı, bana dünyâdan ve içindekilerden daha sevgili gelirdi” dedim.

Comments are closed.