Bir an bile durma!

(Dünden devam)
Efendimiz kızını dinledi.
Üzüntüsünü anladı.
Ve kendisine;
“Ey kızcağızım! Eğer Allahın rızâsını ve benim rızâmı istersen, hemen git, Osmân’ın ayaklarına yüz sürüp özür dile. Yoksa ne Hakkın huzûrunda, ne de benim yanımda yerin kalmaz” buyurdu.
Hazret-i Rukayye;
“Peki babacığım” dedi.
Acele evine geldi.
Kapıya vurdu.
Hazret-i Osmân içeriden;
“Kimdir?” diye seslendi.
Hazret-i Rukayye;
“Zevcen Rukayye” dedi.
Hazret-i Osmân sevindi.
Ve koşup kapıyı açtı.
Ondan özür dileyecekti.
Lâkin O râzı olmayıp, bilakis kendisi hazret-i Osmân‘ın mübârek ayaklarına kapanmak istedi.
Hazret-i Osmân mâni oldu.
Hazret-i Rukayye;
“Babamın emrini yerine getirmedikçe içeri girmem!” deyip, mübârek yüzünü hazret-i Osmân’ın ayaklarına sürdü ve özür diledi.
Hazret-i Osmân;
“Ey Resûlullahın kızı! Ben de Allahü teâlânın aşkına ve babanın hürmetine, elimin altındaki üç yüz câriyenin tamâmını âzâd ettim” dedi.
O an hazret-i Cibrîl geldi.
Hak teâlâ emriyle gelmişti.
Bunu haber verip;
“Yâ Muhammed! Hak teâlâ sana selâm eder ve buyurur ki: Osmân’ın hafaza meleklerini kaldırdım. Bundan böyle hayrı ve şerri yazılmayacak. Suâlsiz hesâbsız Cennete dâhil olacak” diye bildirdi.

Comments are closed.