Zilhicce ayının 8’inci günü; yani hacıların Mekke’den Mina’ya çıkacağı güne “Terviye Günü” denir. Bu sene önümüzdeki salı günüdür.
Arefe günü ise Kurban Bayramından bir önceki gündür. Çarşamba günü idrâki ile şerefleneceğiz inşallah.
Hadis-i şeriflerde buyruluyor ki:
“Arefe gününe hürmet ediniz! Çünkü Arefe, Allahü teâlanın kıymet verdiği gündür.”
“Arefe günü oruç tutanların, iki senelik günâhları af olunur, biri geçmiş senenin, diğeri gelecek senenin günâhıdır.”
“Arefe günü bin ihlas sûresi okuyanın bütün günahları af olur ve duası kabul olur.” (Hepsini Besmele ile okumalıdır)
DAVETİME İCABET ETTİLER
Enes bin Malik radıyallahü anh rivâyet ediyor: Arefe günü, Peygamber efendimiz (aleyhisselâm) Arafat’ta vakfe yaparken şöyle buyurdu: Ey insanlar! Az önce Cebrail aleyhisselam geldi, Rabbimden bana selâm getirdi ve şu müjdeyi verdi: Arafat ehli tamamen mağfiret olundular.
Hazreti Ömer sordu: “Ya Resulallah! Bu yalnız bize mi mahsus, yoksa bizden sonra vakfe yapacaklar da bu nimete kavuşacaklar mı?”
Cevap olarak, “Bu müjde size ve kıyamete kadar gelecek olan bütün hacılaradır” buyurdular.
Rabbimiz, Arefe günü toplanan mü’minleri, meleklere gösterir ve; “Bunlar niçin toplanmışlar biliyor musunuz? Onları ben davet ettim, benim davetime icâbet ettiler ve dünyanın dört bir yanından çok uzak mesafeler katederek burada toplandılar. Siz şahit olun ben bunların tamamını affettim, annelerinden yeni doğmuş bebek gibi günahsız hale geldiler“ buyurur.
Bu mübarek günde, doğudan, batıdan, güneyden, kuzeyden ve dünyanın en ücra köşelerinden gelen insanlar aynı yerde, bir arada,, aynı ibadetleri yapıyorlar… Renkleri ayrı, dilleri ayrı, âdet ve ananeleri ayrı, memleketleri ve ırkları ayrı olan lakin bir mekânda toplanmışlar. Birbirlerinin konuştuklarını anlamıyorlar ama birbirlerine muhabbetle bakıyorlar. Zenginiyle, fakiriyle, güçlüsüyle, güçsüzüyle bütün hacılar aynı kıyafetler içinde, aynı mahrumiyetleri yaşayarak vazifelerini yapıyorlar.
Trilyonlara hükmeden bir zenginle, geçimini zor karşılayan bir fakiri; aynı kıyafet içinde, beraberce el açıp dua ettiren, yan yana tavaf ettiren imandan başka ne olabilir ki?
Böylece makam, mevki, mal mülk ile böbürlenmeyi unutup, mahşer gününü hatırlıyorlar.
Hayaline bile insanın doyamadığı bu muhteşem manzarayı yaşamak ne kadar güzeldir… Yeryüzünün cenneti… Bu, yazı ile anlatılamaz.
Hac ibadeti, zor bir ibadettir. Peygamber efendimiz, hiçbir ibadet için kolaylık duası yapmamışlar. Meselâ Hicaz’ın iklimi çok sıcaktır. Ramazan-ı şerif geldiğinde “Ya Rabbi oruç tutmamızı kolaylaştır, rahat tutabilelim” diye dua etmediler. Yalnız hac için bu duayı yapmışlardır. İhrama girdiklerinde, kabul ve kolay olması için dua ettikleri malum.
İbrahim aleyhisselam ailesini mübarek topraklara bırakıp döndüğünde şöyle dua buyurdu: “Ya Rabbi buraları insanlara sevdir, ziyaret için gelsinler, benim evlatlarım ve zürriyetim sebeplensin…” Onun bu duası olmasaydı; kimse gelmezdi. Ücretsiz gidebilse, hatta üstüne para verseniz bile.
RABBİMİZDEN AF DİLEYELİM!
Âdem babamızdan beri bize kin güden, bizim yüzümüzden cennetten kovulduğu, lânetlendiği için, bizi en büyük düşman olarak gören şeytanlar zaman zaman bize birçok günah işletmişler ve sevinmişlerdir. Bütün bu günahların bir günde affedilmesi onları âdeta çılgına çevirir. En çok üzüldükleri gün de Arefe günü olur.
Arefe günü, Arafat’ta bulunma saadetine eren bir insanın, “Benim günahlarım çoktur, affolunmam zordur” demesi ve Rabbinin mağfiretinden ümit kesmesi büyük günahtır. Af olunacağına inanması gerekir.
Günahlarımız ne kadar çok olursa olsun, Rabbimizin rahmetinden daha çok olamaz. Yeter ki biz, tövbenin şartlarını yerine getirerek ona yalvaralım, O’ndan af dileyelim.
O gün yapılacak duada “Ya Rabbi hacıları mağfiret et, onların dualarını kabul buyur” demelidir. Çünkü, hacı kardeşlerimiz hepimize dua ediyorlar.
Tevriye Gününüzü, Arefe gününüzü ve gecenizi şimdiden tebrik ederim efendim..