Resulullah Efendimiz’e doksanbin altın hediye gelmişti. Hiç bekletmeden, tamamını taksim etti Eshaba. Az sonra biri daha geldi.
Lâkin altın kalmamıştı.
Ona “Her neye ihtiyacın varsa git benim nâmıma satın al. Ben sonra öderim” buyurdular.
*
Bir sahabi “Yâ Resulallah! Gücünün yetmediği şeyle mükellef değilsin” diye arz etti.
Bu söz Efendimiz’e hoş gelmedi.
Başka bir sahabi de “Yâ Resulallah! Sen yine ihsan et. Allah’ın mülkü vermekle azalmaz” dedi.
Bu sözü beğendiler.
Gayet neşelendiler.
“Ben zaten ihsan etmekle emrolundum” buyurdular.
*
Müşriklerden birinin Efendimiz’den az alacağı vardı. Ödeme gününe henüz üç gün varken gelip dayandı kapıya.
Alacağını istedi.
Efendimiz’in yanında Hazret-i Ömer de vardı. Müşrik, ukala bir tavırla “Ey Abdülmuttalip oğulları! Siz borcunuzu niçin vaktinde ödemezsiniz?” diyerek hakarette bulundu.
Efendimiz sükût ettiler.
Hazret-i Ömer sabretti.
Adam ileri gidince gadablanıp, sert bir şekilde onu azarladı.
*
Ama Efendimiz bu davranışı beğenmediler.
O adam gidince “Yâ Ömer! Öyle yapacağına, bana, borcumu daha önceden ödememi, ona da, alacak isterken insanca davranmasını söyleyebilirdin” buyurdular.
Hazret-i Ömer yaptığına pişman oldu.
Özür diledi Efendimiz’den…