Ebu Bekir’in âzadlı kölesiyim

Bir gün Fahr-i kâinat hazretlerinin huzur-u şeriflerinde Cebrail aleyhisselam da vardı. Böyle zamanlarda eshab-ı güzin oturmaz, ayakta dururlardı.
Yalnız bir kişi hariç.
Hazret-i Ebu Bekir.
O, gelince otururdu.
*
Fahr-i Âlem Efendimiz manevî bir âleme dalmış hâlde iken Hazret-i Cebrail ile Hazret-i Ebu Bekir işaretleştiler.
Birbirlerine bakıştılar.
Tebessüm ettiler.
Resul-i Ekrem bu hâli gördü.
Hâliyle dikkatini çekti.
Ve Hazret-i Cibril’e, “Yâ kardeşim Cebrail! Ebu Bekir ile böyle işaretleşmenizin hikmeti nedir?” diye sordu.
Hazret-i Cibril “Bir şey yok yâ Resulallah!” dedi.
Tekrar sordular.
Şöyle arz eyledi:
*
“Hak Sübhanehü ve teâlâ hazretleri, yeri ve göğü, Arş’ı ve Kürsî’yi, cennet ve cehennemi yaratmadan evvel Cebrail namında yetmiş bin melek yarattı.
Sonra bunlara sordu:
‘Siz kimsiniz, ben kimim?’
Cevap veremediler.
Hepsini helak etti.
Sonra beni yarattı. Aynı şeyi bana da sordu. Ben de cevap veremedim. Tam helak olacaktım ki Ebu Bekir’in ruhu imdadıma yetişti.
Sür’atle yanıma gelip ‘Hak teâlânın sualine, Yâ Rabbî! Sen Hâlıksın, ben senin zaif bir mahlûkunum diye cevap ver’ dedi.
Aynısını söyledim.
Böylece kurtuldum.
İşte yâ Resulallah! Allah hakkı için ben Ebu Bekir’in âzadlısıyım” dedi…

Comments are closed.