Medine-i Münevvere’de bir Yahudi’nin, ağzı örülü bir kuyusu vardı.
Suyu gayet tatlıydı.
Ve suyunu satardı.
Resul-i Ekrem “Rûme kuyusunu kim satın alır da kendi kovasını Müslümanların kovası ile bir tutarsa cennetteki kovası bundan hayırlı olur” buyurdu.
*
Hazret-i Osman bunu işitti.
Gidip o Yahudi’yle pazarlık etti.
Yahudi, kuyunun tamamını satmayınca, yarısını satın aldı… Yani kuyu, bir gün Hazret-i Osman’ın olacak, bir gün de Yahudi’nin olacaktı.
Hazret-i Osman, kendi nöbetinde suyu sebil ederdi.
Yani sadaka olarak verirdi.
Hiç para istemezdi.
O ise ücretle satardı.
*
Müslümanlar, Hazret-i Osman’ın nöbetinde iki günlük su alırlar, Yahudi’nin nöbetinde kuyuya uğramazlardı.
Yahudi’nin işi bozuldu.
Kârı kesada uğradı.
Ve diğer yarısını da satmak istedi.
Hazret-i Osman, onu da satın aldı… Evvelki yarısını on iki bin dirheme almıştı. Diğer yarısını da sekiz bin dirheme alıp tamamını sebil etti.
*
Ebu Hüreyre rivayet eder:
Resulullah Efendimiz “Üç nesne vardır ki her kim onlardan kurtulursa muhakkak kurtulur. Benim vefatım, Deccal’ın ve hak üzere olan halifenin katli” buyurdu.
Ebu Hüreyre “Hak üzere olan halifenin kim olduğunu bazı sahabilere sordum. ‘Bu halife, Osman bin Affan’dır’ dediler” buyurdu.