Sevgili Peygamberimiz aleyhisselâm 25 yaşına kadar evlenmediler. İlk izdivaçlarını, kendilerinden 15 yaş büyük, daha önce evlenip çocuk sahibi olan Hazret-i Hatice validemizle yaptılar. Server-i Kâinatın mübarek evlâtlarından Kâsım, Zeyneb, Rukayye, Ümmü Gülsüm, Fatıma ve Abdullah (Tayyib) Hazret-i Hatice’den doğdu. (Aleyhimürrıdvan)
Diğer hanımlarından sadece İbrahim (radıyallahü anh) dünyaya geldi.
Hazret-i Hatice Validemiz vefat ettiğinde 65, Efendimiz ise 50 yaşında idi. Bu bütün gençliklerini yaşlı ve dul bir hanımla geçirdiler demekti.
Hatice validemiz fevkalade kabiliyetli, alime, tahire, fazıla idi.. Talibi çoktu ama hiçbirini düşünmedi.
Bir gece rüyasında “Sen ahir zaman peygamberinin zevcesi olacaksın” denildi. Hayli tesirinde kaldı ve Mekke bilgelerinden akrabası Varaka bin Nevfel’e tabir ettirdi.
Henüz Efendimizi tanımıyordu ama işaretler barizdi.
O günlerde Şam’a kervan çıkarıyordu. Kafilenin başına tecrübeli isimleri geçirebilirdi ama Muhammed-ül emini tercih etti. Dönüşte kâhyası Meysere’den Habibullah hakkında şaşırtıcı şeyler dinledi.
O sıra Efendimizin amcası Ebu Talib biricik yeğenini evlendirmeye çalışıyordu, lâkin eli dar, gücü belliydi. Hazret-i Hatice validemiz onları hiç üzmedi, nikah teklifini memnuniyetle kabul etti.
Hatice-tül kübra cömertti, şefkatliydi, merhametliydi. Efendimizin âdeta üstüne titredi. İlk iman eden hanım o oldu, varını yoğunu İslamiyetin yayılması için sarf etti.
HATİCE ANNEMİZ
Hazret-i Aişe validemiz buyuruyor ki: “Efendimiz kurban kestikleri zaman Hatice’nin arkadaşlarını unutmaz tek tek et gönderirlerdi. Onlara çok iltifat ederlerdi. Kumalarım arasında hiç görmediğim halde en çok Hatice’ye imrenirdim. Bir gün dayanamadım. ‘Ya Resulullah’ dedim, ‘O yaşlı bir hanım idi, Allahü teâlâ size daha genç ve güzelini nasip etmedi mi?’ dedim.
Efendimiz ‘hayır, bana ondan daha hayırlısını nasip etmedi. Herkes beni yalanlarken o bana iman etti. Herkes bana düşman iken o bana dost idi. İnsanlar mallarından beni mahrum ederken o servetini önüme serdi’ buyurdular.”
Efendimiz onu hiç unutmadılar, zaman zaman kabrini ziyaret ederlerdi.
Bir gün Cebrail aleyhisselam vahiy getirmişti. Efendimize “Allahü teâlâ Hatice’ye selâm ediyor” dedi.
Hazret-i Hatice bakın selâmı nasıl aldı: “Allahüsselâm ve minhüsselâm ve âlâ Cibril esselâm!”
Allah (Celle celalüh) bizzat selâmın kendisidir. Sana ve Cebrail’e de selâm olsun!
Mâlumunuz selâm kendisine selâmet istenen kimseye verilir ki Allah teâlânın böyle bir temenniye ihtiyacı yoktur. Bu cevap Hazret-i Hatice’nin ilmini, zekâsını, ferasetini gösterir.
BİRLİKTE BÜYÜTELİM
Efendimiz ikinci evliliklerini “Hatice Validemizin vefatından sonra” Sevde bint-i Zem’a ile yaptılar ki o dahi kendilerinden 5 yaş büyük ve dul idi.
Bu hanımefendi Habeşistan’a hicret etmişlerdi. Dönüşte beyi Sekran bin Amr’ı kaybetti. Yavruları ile yalnız kaldı, himayeye muhtaçtı. Akrabaları müşrikti, onlara sığınamazdı. Çaresizdi, mahzundu, kalbi kırıktı. Allah’ın Resulü ona acıdılar, talip oldular. Sevde annemiz çocuklarının Habibullah’ı rahatsız etmelerinden çekiniyordu. Merhamet deryası (sallallahü aleyhi ve sellem) “Onları birlikte büyütmeye ne dersin” buyurunca itiraz edemedi.
Düşünün ne büyük devlet, ciğerpareleri yaratılmışların en şereflisine “baba” diyecek, onun terbiyesi ile yetişeceklerdi.
Efendimiz isteseler genç kızlarla da evlenebilirlerdi. Söyleyin hangi mümine onun nikâhı altına girmeyi arzu etmezdi?
Hicret ettiklerinde yaşları 53 idi ve o güne kadar tek evli kalmış yaşlı, dul, çocuklu bir hanımla hayat sürmüşlerdi.
İslâmiyetin ilk yıllarında yapayalnızlardı ve bütün dünya karşılarındaydı.
Yegane arzuları insanların hidayete ermeleri, cehennemden kurtulup ebedi saadete kavuşmaları idi. Risâlet vazifelerini hakkıyla ifa edebilmek için sabahlara kadar namaz kılar dua ederlerdi. Yine bir gece yalvara yakara sabahlamışlardı ki Hazret-i Hatice Validemiz “biraz dinlenseniz” dedi.
-Gad meda vaktün nevmi ya Hatice! (Ya Hatice uyumanın zamanı geçti!)