(Dünden devam)
Osman Haruni hazretleri, o Mecusilere “Allahü teâlânın önemsiz bir mahluku olan ve az bir su ile sönebilecek olan şu ateşe niçin tapıyorsunuz?” dedi.
Cevap vermediler.
Hatta ona kızdılar.
O da onlara kızıp “Ateş, cenab-ı Hakk’ın aciz bir yaratığıdır. Onun ve her şeyin sahibi yalnız Allahü teâlâdır. Niçin Allah’a tapmıyorsunuz?” dedi.
***
Başkanları ona kızdı.
Ve “Ateşin, bizim dinimizde yeri büyüktür… Biz ona, kıyamet gününde bizi yakmasın diye ibadet ediyoruz” dedi.
Büyük veli buyurdu ki:
“Elini ateşe sok da yakmasın!”
O, “Sokmam” dedi.
“Niçin sokmuyorsun?” deyince “Çünkü ateşin âdeti yakmaktır. Buna kim karşı gelebilir?” dedi.
***
Mübarek zat “Ateş de Allahü teâlânın emrindedir. O’nun izni olmadan bir saç telini bile yakamaz” dedi.
Ve Mecusiye yaklaştı.
Oğlunu kucağına aldı.
Besmele çekip “Ey ateş! İbrahim’in üzerine serin ve selamet ol!” mealindeki âyet-i kerimeyi okuyarak ateşin içine girip kayboldular.
***
Az sonra çıktılar.
Mecusi bunu gördü.
Sevince garkoldu!
Etrafındakiler de sevindiler ve ateşin içinde ne gördüğünü çocuğa sordular.
Çocuk neşeliydi.
“Şeyhin sayesinde bir bahçeye girip orada oynadım” dedi.
Onlar bunu da işittiler.
Ve toptan îman ettiler.