Ebu Bekir Havrani (rahmetullahi aleyh) anlatır: “Bir gece Server-i Âlem Efendimiz’i rüyamda gördüm. Sevinip yanına gittim.
Huzurunda oturdum.
Ve ‘Yâ Resulallah! Bendeniz evliyanın yoluna yapışmak istiyorum. İzin verirseniz size biat edeyim. Bana tövbe ettirin, mürşidim olun’ dedim.
Heyecanlıydım.
Bana döndüler.
Ve ‘Ben senin peygamberinim, sen Ebu Bekir’e git, onu mürşit edin, ona biat eyle’ buyurdular.
***
Baktım, o da oradaydı.
Efendimiz ona döndü.
Ve beni işaret ederek ‘Yâ Eba Bekir! Buna büyüklerin yolunu göster, onun mürşidi ol ve onu doğru yola irşad eyle’ buyurdu.
Ben bunu işittim.
Ve çok sevindim.
Hemen kalkıp Hazret-i Ebu Bekir’in önünde diz çöktüm. Bana tövbe verip dua eyledi.
Başıma külah koydu.
Sırtıma hırka giydirdi.
Ve belime bir kuşak bağladı. Sırtımı da mübarek eliyle sığayınca çok rahatladım.
***
Zira o günlerde vücudumda ağrı, çıban ve sivilceler vardı ve bana çok sıkıntı verirlerdi. Hazret-i Ebu Bekir’in mübarek eli sırtıma temas edince o sivilce ve çıbanlar bir anda kayboldu.
İzleri bile kalmadı.
Ağrılarım da dindi.
Çok rahatladım.
Çok da sevindim.
Ve o sevinçle uyandım.
Gördüm ki ağrlarım gitmiş, bedenim sıhhat bulmuş, âdeta gençleşmişim. Bir de baktım, o hırka, kuşak ve külah da önümde duruyordu.”