Kur’an-ı kerimi öğrenmek, öğretmek ve okumak çok sevaptır. Din büyükleri buyurdu ki: “Bir evde ezbere de Kur’an-ı kerim okunmuyorsa, o ev kabir gibidir.” Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Evlerinizde Kur’an okumayı artırın! Kur’an okunmayan evin hayrı azalır, şerri çoğalır, o ev halkına darlık gelir.)
Mushafa bakarak okumak, ezberden okumaktan daha sevabdır. Namazda okumak ise, Mushaf’a bakarak okumaktan da sevabdır.
Hadis-i şerifte, (Ümmetimin yaptığı ibadetlerin en kıymetlisi, Kur’an-ı kerimi, Mushafa bakarak okumaktır) buyuruldu.
Hazret-i Ali buyurdu ki:
“Namazda okunan Kur’an-ı kerimin her harfi için yüz sevab verilir. Namaz dışında abdestli okuyunca, her harfi için yirmi beş sevab, abdestsiz okuyunca, on sevab verilir. Yürürken ve iş yaparken okuyunca, sevabı daha az olur.”
Kur’an okumasını bilmeyenin de, bereket için evde Mushaf bulundurması çok iyidir. Açıp sayfasına bakmak sevaptır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Beş şey ibadettir: Az yemek, camide oturmak, Kâbe’ye, Mushafa ve âlimin yüzüne bakmak.)
MÂNÂSINI DÜŞÜNEREK…
Bilen kimsenin, mânâsını düşünerek bir âyet okuması, başka şey düşünerek, bütün Kur’anı hatmetmesinden daha çok sevabdır. İmam-ı Gazâlî hazretleri buyurdu ki:
“Kur’an-ı kerimi okumadan önce, Allahü teâlânın büyüklüğünü, kimin sözü olduğunu düşünmeli. Mushafa dokunmak için temiz el lazım olduğu gibi, onu okumak için de temiz kalb lazımdır. Allahü teâlânın büyüklüğünü bilmeyen, Kur’an-ı kerimin büyüklüğünü anlayamaz. Allahü teâlânın büyüklüğünü anlamak için de, Onun sıfatlarını ve yarattıklarını düşünmeli. Bütün mahlûkatın sahibi, hâkimi olan bir zatın kelamı olduğunu düşünerek okumalı. Okurken başka şeyler düşünmemeye çalışmalı.”
***
Büyük İslam âlimi İbni Hacer-i Mekki hazretleri buyurdu ki:
“Kur’an-ı kerimi Arapçadan başka harf ile yazmak ve Kur’an-ı kerim yerine tercümesini okumak haramdır. Kur’an-ı kerimi tercüme etmek başka, yapılan tercümeyi Kur’an yerine koymak başkadır. Arapçadan başka harf ile yazmak ve böyle yazılmış olanı okumak haramdır. Kur’anı Arapça harflerle, okunduğu gibi yazmak bile haramdır.)
Muhyiddin-i Arabi hazretleri “Müsamere” adındaki kitabında buyuruyor ki:
Hazret-i Ebu Hüreyre’nin haber verdiği hadis-i şerifte, (Bir zaman gelir ki, Müslümanlar birbirlerinden ayrılır, parçalanırlar. İslamiyeti bırakıp, kendi düşüncelerine, görüşlerine uyarlar. Kur’an-ı kerimi mizmarlardan, yani çalgılardan, şarkı gibi okurlar. Allah için değil, keyif için okurlar. Böyle okuyanlara ve dinleyenlere hiç sevap verilmez. Allahü teâlâ bunlara lanet eder. Azap verir!) buyuruldu. Diğer bir hadis-i şerifte, (Kur’an-ı kerimi Arap şivesi ile, onların sesi ile okuyun! Fâsıklar, şarkıcılar gibi okumayın!) buyuruldu. Bir hadis-i şerifte ise (Kur’an-ı kerim, okuyanlarına, ya şefaat edecek veya düşman olacaktır) buyuruldu. Demek ki, Kur’an-ı kerim, Allah rızası için, dinimizin bildirdiği şekilde okuyana şefaat edecek, şarkıcılar gibi okuyana düşman olacak, ona lanet edecektir. Allahü teala, bizleri böyle olmaktan muhafaza buyursun…
Mushaf-ı şerif hürmetine…
Ebu Müslim-i Saftar, evliyanın büyüklerindendir. Bir gün gemi ile denize açıldılar. Yanında çok kimseler de vardı. Aniden ters yönden bir fırtına çıktı. Dalgalar yükseldi. Gemi batacak gibi oldu. Gemide olan yükü denize attılar. Yardım istediler.
Ebu Müslim diyor ki:
-Bizimle beraber gemide kim olduğu bilinmeyen ancak, salih kimselerden olduğu anlaşılan bir köylü bulunuyordu. Yanında bir Mushaf-ı şerif vardı. Oradan kalkarak Mushafı elinin üzerine koydu ve şöyle dua etti:
“Ya Rabbi! Eğer bir kimsenin elinde dünya sultanından bir mektup bulunursa, hiç kimse ona saldıramaz, zarar veremez, belalardan emin olur.” Mushafı kaldırdı ve şöyle yalvardı:
“Ya Rabbi! Bu senin kitabındır, bunu bize verdin. Ellerinde senin kitabın bulunan kullarını suda boğmak keremine yakışmaz. Bizi tehlikeden kurtar.”
O anda dalgalar durdu ve deniz sütliman oldu biz de sağ salim gittik.