(Dünden devam)
Reis Cenda îman edince “Semud”lulara gidip “Ey Semud oğulları! Devenin söylediğini söyleyiniz. ‘Lâ ilahe illallah Salih Nebiyyullah’ deyiniz” dedi.
Onlar kızdılar.
Ona döndüler.
“Yazıklar olsun, Salih’in sihrine kandın” dediler.
***
Deve, yavrusuyla birlikte dağlara çıkar, ağaçlar kendisine dallarını eğerdi. O da yapraklarını yerdi.
Vadilerde otlardı.
Akşam şehre gelir ve “Süt isteyen gelsin alsın!” derdi. “Semud”lular gelir, kaplarını doldurur giderlerdi.
***
Deve, sabaha kadar Allahü teâlâyı tesbih eder, sabah tekrar meralara giderdi.
Her gün yeni otlar biterdi.
O da onları yer, şükrederdi.
Kavmin bir kuyusu vardı.
Etrafında da havuz vardı.
Deve o havuzdan su içer, “Beni suya kandıran Rabbime hamd ederim” derdi.
***
Her sabah olunca da “İlahî, benden süt içen ve sana îman edenlerin îmanlarını arttır. Sana îman etmeyenlere de ilacı olmayan bir dert ver” derdi.
“Semud”lular, bir gün su içerlerdi.
Bir gün de süt içerlerdi.
***
Su nöbetlerinde, kuyunun suyu deveye kalmasın diye çok su alırlardı. Birbirlerine de “İşte görüyorsunuz, bu devenin sütünü içtiğimizde bedenlerimizde hastalık oluyor, bu deve bize hayır getirmiyor” dediler ve “Bu deveyi öldürelim” diye karar aldılar. (Devamı yarın)