Hamîdüddîn Nâgûrî hazretleri, Hindistan ulemâ ve evliyâsının büyüklerindendir. Şihâbüddîn Sühreverdî hazretlerinin sohbetleriyle şereflendi. Onun halifesi olarak Hindistan’a gitti. Orada Çeştî büyüklerinden Hâce Kutbüddîn Bahtiyar Kâkî’ye talebe oldu. Feridüddîn Genc-i Şeker hazretleriyle sohbet etti. 650 (m. 1252) yılında Dehlî’de vefât etti. Hocası Kutbüddîn Bahtiyar Kâkî hazretlerinin ayak ucuna defnedildi.
Bu mübarek zat, sohbetlerinde buyurdu ki:
Abdullah bin Mes’ûd buyurdu ki: Resûlullahın (sallallahü aleyhi ve sellem) sünnet-i seniyyesine tâbi olunuz. Bid’atları (Resûlullah efendimizin zamanında ve onun dört halîfesi zamanlarında bulunmayıp, dinde sonradan meydana çıkarılan ve ibâdet olarak yapılan, her türlü söz, iş ve usûlleri) yapmayınız. Her bid’at dalâlettir (sapıklıktır).
Ebû Mûsâ: “Allahü teâlânın ilim verdiği kimse, onu insanlara öğretsin. Fakat, bilmediği şeyi söylemekten sakınsın. Yoksa, kendisini ilgilendirmiyen bir şeye karışmış olur, dinden çıkar” buyurdu.
İbn-i Mes’ûd (radıyallahü anh): “Sizden birine, bilmediği bir şey sorulduğu zaman bilmediğini i’tirâf etsin, utanmasın” buyurdu.
Rebî’ bin Haysem buyurdu ki: “Kişi, (bilmediği hâlde) bu haramdır, bu menedilmiştir, demekten sakınsın. O zaman Allahü teâlâ ona ‘Yalan söyledin’ buyurur.”
İbn-i Abbâs buyurdu ki: “Dosdoğru ol. Bid’atten ve bid’atçi olmaktan çok sakın.”
Şa’bî (radıyallahü anh): “Bilmiyorum demek, ilmin yarısıdır” buyurdu. “Ma’rûf-i Kerhî hazretleri buyurdu ki: “Allahü teâlâ mü’minlerden bir zümreyi kabirlerinden kanatlı olarak diriltir. Sûr üfürüldüğü zaman kabirlerinden uçarlar. Cennet-i a’lâya koşarlar. Onları melekler karşılar ve onlara, “Siz kimsiniz?” derler. Onlar, “Mü’minlerdeniz. Ümmet-i Muhammeddeniz, Ümmet-i Kur’ândanız” derler. Melekler, “Siz Sırât’ı gördünüz mü?” derler. “Hayır” diye cevap verirler. “Siz Haşrı gördünüz mü?” “Hayır.” “Siz Allahü teâlâyı gördünüz mü?” “Biz O’nun nûrunu gördük.” “Peki siz dünyâda ne amel, yapardınız?” “Biz O’na kulluk ettik. O’ndan başka her şeyden yüz çevirdik. Allahü teâlâ bize hesaba çekilecek bir dünyalık vermedi” derler. “Kim Allahü teâlâya tevekkül eder, O’na sığınır ve güvenirse, Allahü teâlâ onun yardımcısı olur. Kim Allahü teâlâ için tevâzu ederse, Allahü teâlâ onu yükseltir.”