Abdurrahîm Magribî

Abdurrahîm Magribî hazretleri, evliyânın meşhûrlarındandır. Hem Seyyid, hem şerîf (Hazreti Hüseyn’in ve Hazreti Hasan’ın soyundan) olup, Fas’ta doğdu. 592 (m. 1196)’da Mısır’da vefât etti. Sohbetlerinde evliyanın hikmetli sözlerinden naklederdi. Buyurdu ki:
“Zünnûn-i Mısrî buyuruyor ki: Her âzânın tövbesi vardır. Kalb ve gönlün tövbesi, şehveti terk etmektir. Gözün tövbesi, harama bakmamaktır. Dilin tövbesi, fenâ söz söylemekten, gıybet etmekten çekinmektir. Kulağın tövbesi, kötü sözleri dinlememektir. Ayağın tövbesi, haram yerlere gitmekten kendini korumaktır.”
“Ebû Abdullah-i Turûgbâdî buyuruyor ki: Allahü teâlâ, kendisinin bilinip tanınmasına yarayan marifetlerden bir miktarını her kuluna vermiştir. Ayrıca her kuluna ihsân etmiş olduğu marifetin karşılığı kadar da, dert ve sıkıntı vermektedir. Ni’met olarak bahşedilen bu ma’rifet sıkıntılara tahammül etmesinde ona yardımcı olur.”
“Ebû Ali Cürcânî buyurdu ki: Allahü teâlânın beğendiği işleri kolayca yapabilmesi, sünnete göre hareket etmesi, sâlih kimseleri sevmesi, eş-dost ile güzel geçinmesi, Allahü teâlânın rızâsı için insanlara iyilik yapması, Müslümanların işini görmesi ve vakitlerini Allahü teâlânın dînine hizmetle geçirmesi, kul için saadet alâmetlerindendir.”
“Ebû Ali Sakafi buyuruyor ki: Sağlam bir dal, ancak sağlam bir kökten çıkar. Şimdi hareketlerin sıhhatli ve sünnet üzere olmasını isteyen kimse, önce kalbindeki ihlâsı, sıhhatli hâle getirmelidir. Zira zâhir amellerdeki sıhhat, bâtın amellerdeki sıhhatten hâsıl olur.”
“Ebû Bekr Kettânî şöyle buyuruyor: İstiğfar tövbedir. Tövbe şu altı şeyi ihtivâ eder: Yaptığına pişman olmak. Bir daha günah işlemeyeceğine azmetmek. Kaçırdığı farzları yerine getirmek. Üzerinde olan hakları sahiplerine vermek. Haramdan hâsıl olan vücûddaki fazlalıkları atmak. Bedene, günahın tadını tattığı gibi, ibâdet zevkini tattırmak.”
“Ebû Bekr-i Şiblî buyurdu ki: Muhabbet dâvâsında bulunup da başkası ile meşgûl olan, dost ile alay etmiş olur. Muhabbet makamında iş oraya varır ki, kendinden bile habersiz olur ve Hâk ile bekâya kavuşur. Zira, O’ndan başkasının muhabbeti kalbde olursa, tevhîd ve muhabbet sırrı gönül tahtasına yazılmaz.”

Comments are closed.