Bu adam neden ve kimden çekiniyordu?
İş ortağımdan söz ediyorum… Yaşça benden sekiz on yaş büyük bir ağabeyden…
Hani yemek yemesiyle meşhur adamlar vardır bilirsiniz… Eğer meşhur olunmak gerekirse bu da yemek yememesiyle meşhur biri olurdu… Düğün daveti bile olsa hiçbir yerde yemek yemeyi istemez, kibarca reddederdi…
-Niye ama?
Ya iştahsızlığından söz ederdi, ya biraz rahatsız olduğundan… Eh hatırımız kalmasın diyerek bir bardak su içer, bir iki kuru lokma alır kenara çekilmek için fırsat kollardı…
Yıllarca beraber çalıştık… Sabah saat sekiz dokuzda buluşur, hem de beden gücü sayılacak şekilde pazarlamacılık yapardık…
Süt ve süt ürünleri pazarlamacılığıydı işimiz… Şarküteri market ne varsa dolaşırdık…
Öğle saati geldiğinde midem kıvranmaya başlardı… Ama onda ses yok… Saat iki olur ses yok, üç olur ses yok… Hiç mi acıkmazdı bu adam? Hiç mi yemek yemeye ihtiyacı olmazdı? Artık dayanamaz rica ederdim:
-Bari birkaç lokma ben yiyeyim. Acımdan öleceğim…
-Estağfirullah… Kusura bakma… Sen beni hesap etme. Ne zaman istersen durup karnını doyur…
-İyi de sen niye yemiyorsun? Oruç değilsin. Ama ağzına bir lokma koymuyorsun…
-Beni karıştırma…
Konuyu değiştirirdi… En fazla bir tas çorba içirebildim birlikte… Ağzına bir lokma alacağı zaman mırıldanırdı:
“Aman kokmasın!”
Ne kokacaktı? Kime kokacaktı? Niye kokacaktı?
Çoğunlukla namaz vakitlerinde durur biraz dinlenirdik. O zaman bir bardak çayın yanına rica minnet bir simidi kimse görmesin diye kıyı bucak çekinerek yerdi…
Yıllar sonraydı… Laf lafı açtı çocukluğuyla ilgili unutamadığı bir hatırasını paylaştı… “O adamı unutamıyorum” diye… “Hangi adam?” dedim merakla… O hatırasını anlatırken ben niçin yemek yemediğini anlamıştım şaşkın bir halde:
“Çocukluğumda mahallemizde bir amca vardı… Dürüst bir insandı… Kimseye bir kötülüğü olmamıştı… Hali vakti yerinde varlıklı bir insandı… Kurban bayramlarında birden çok kurban keserdi… Diğer zamanlarda da etlik kestiği olurdu… O adamın evinin bahçesinden yayılan et kokusu biz çocukları mest ederdi… Fakirdik et alamazdı babalarımız… Mahallenin çocukları et kokusu için o adamın evinin yanına sokulur orada oynardık. Yavan ekmeğimizi bile o et kokusunda yerdik iştahla… Fakat bir günden bir güne olsun zırnık koklatmazdı kimseye o amca…
Biliyor musun, aradan belki 40-45 sene geçti… O et kokusu hâlâ tüter burnumda… Ne zaman bir sofraya otursam o koku gelir burnuma… Sonra düşünürüm… Çevremde kimse var mı?”
Ona bir şey söylemedim ama o zaman anlamıştım onun niçin açıktan bir şey yemek istemeyip “aman kokmasın “diye mırıldanmasını…
Kerim Uğur-Yalova