(Dünden devam)
Boğazını tutup “Yâ Rabbî! Bu, benim oğlum, gözümün nuru, gönlümün sürurudur. Kurban etmemi emrettin. Şu anda emrini yapmaya hazırım. Bana sabır ve metanet ver!” dedi.
Ve bıçağı yanaştırdı.
“Ey yavrum! Kıyamete kadar sana veda olsun. Tekrar görüşmek kıyamet günü olur” dedi.
Ve bıçağı kuvvetle çaldı.
***
Ama bıçak kesmedi.
Bir daha çaldı.
Yine kesmedi.
Allahü teâlâ kendisine “Ey İbrahim! Sen rüyanı tasdik ettin, vazifeni yaptın” diye vahyetti.
***
Ve hazret-i Cibril’e emretti.
O da cennetten koç getirdi.
O koçu indirince “Allahü ekber” dedi. İbrahim aleyhisselam “Lâ ilahe illallahü vallahü ekber” dedi. İsmail aleyhisselam da “Allahü ekber velillahil hamd” dedi.
***
Hazret-i Cebrail koçu getirip hazret-i İbrahim’e “Bu, senin oğluna fedadır” dedi.
O da bu koçu kurban etti.
Sonra oğlu İsmail’i aldı.
Birlikte Hazret-i Hacer’in yanına döndüler.
O da onları bekliyordu.
Hazret-i İsmail annesini gördü.
Ve ağlamaya başladı.
***
Annesi “Niçin ağlıyorsun?” deyince babası olanları anlattı. Annesi oğluna sarıldı.
Sevinçten ağladı.
Rabbine şükretti.
İbrahim aleyhisselam Mekke’den ayrılıp Hazret-i Sâre’nin yanına döndü. (Devamı yarın)