Dedemin çizgili kadife yeleği

Sekiz on yaşlarındaydım o yıllarda… O günlerde çocuklar babalarıyla pazara gitmeyi çok severlerdi. Hatta götürmezlerse arkalarından giderdik. Pazarımız Kirmir Çayı kenarında Asar Dağı’nın dibinde Perşembe günü kurulan çok kalabalık tipik bir pazardı. Yaban ova Pazarı diye menşurdu. 

Babam yörenin saygın ağalarından Tüccar Hasan’a çalışmaya gitmişti. Haber göndermiş, Perşembe günü Pazar yerine gelirim demiş.
Bunu duyunca ben durur muyum? Birkaç arkadaş sözleştik. 1955 Ekim’in 20’si. Perşembe günü merkebe binenler, o tozlu Arpalık yolundan küme küme gidiyordu. Hemen kalktım: “Anne ben de pazara gideceğim” dedim. 
Annem kalktı. Sergende dizili bakır sahanları bir bir karıştırdı. Beş kuruş bile bulamadı. Sonra: “Evladım ne olur gitme. Para bulamadım” dediyse de dinlemedim. Kapıyı çarptığım gibi koşarak evden uzaklaştım.
Arkadaşlarla buluştuk. Küme Küme pazara giden Kalabalığı takip ederek pazar yerine vardık. Köyümüze yaya olarak kırk beş dakika mesafedeydi. 
Arkadaşlarım, babalarını buldu teker teker. Yanımdan birer birer kayboldular. Yabanova pazarının kenarına çıktım. Tüccar Hasan Ağanın çiftliğinden gelen yolda bir taş üzerine oturup saatlerce o yolu gözetledim. 
Gelen giden yoktu. O gün iş bitmişti. Arkamda mahşeri bir kalabalık… Kasapların satır sesleri…  Bir uğultu… Bende ise bir kenarda derin bir yalnızlık… O gün anladım yoksulluğun ve yetimliğin, yalnızlık ve kimsesizliğin ne demek olduğunu… 
Babamın yollarına baka baka yorulan çocuk gözlerimden akan birkaç damla yaşı silerek, tekrar kalabalığın içine yürüdüm. Çengellerde asılı karkas etler, küfelerde kırmızı, Çalıyaka’nın üzümleri sıra sıra dizilmiş. Bakkallar çardak gibi yapılmış içinde manifatura ve tartıcılar karşı karşıya dizilmiş. O sırada karşıma Mehmet Dedem çıktı.  O an sanki dünyalar benim oldu. Dedi ki dedem:
-Evladım neye geldin?
-Dede, babam gelecekti, gelmedi.
Dedem elini yavaş yavaş o çizgili kadife yeleğin cebine koydu. Bir müddet durdu. 25 kuruş ha çıktı ha çıkacak diye çok bekledim.  Fakat nafile… Yavaşça elini cebinden çıkardı:
“Haydi bir dolaş bakalım, baban gelir belki” diyerek beni başından savdı. 
Mehmet Dedem varlıklı ve otoriter bir adamdı. Aklı başında, yoksulu ve akrabayı gözettiği söylenen bir adamdı. Niye o gün öyle yaptı hâlâ anlamış değilim. 
Dile kolay… Tam 70 sene önce yaşamış olduğum bu ruh halini bir fotoğraf makinesiyle kaydetmiş olsaydım belki eskirdi. Neyse… Artık geri dönüş başlamıştı. Devamı yarın

Comments are closed.