Abdülhâlık Goncdüvânî

Abdülhâlık Goncdüvânî rahmetullahi aleyh, evliyânın önderlerinden, İslâm âlimlerinin büyüklerindendir. Babası Abdülcemîl, Malatyalı idi. Bir zaman sonra Buhârâ’ya göçtü ve Goncdüvân kasabasına yerleşti. Abdülhâlık Goncdüvânî beş yaşına geldiğinde ilim öğrenmesi için Buhârâ’ya gönderildi. Bu sıralarda Yûsuf-ı Hemedânî hazretleri Buhârâ’ya geldi. Abdülhâlık Goncdüvânî onun hizmetine girdi ve ondan icazet aldı. Bir gün Hızır aleyhisselâm yanına geldi ve onu mânevî evlâtlığa kabûl edip; zikri târif etti. Böylece Abdülhâlık Goncdüvânî hazretlerinin sohbette üstâdı Yûsuf-i Hemedânî, zikir tâlim hocası da Hızır aleyhisselâm oldu.

Abdülhâlık Goncdüvânî hazretleri beş vakit namazını Kâbe-i muazzamada kılar, tekrar Buhârâ’ya dönerdi. Bir Aşûre günü talebelerine velîlik hâllerini anlatıyordu. Müslüman kıyâfetinde bir genç içeri girip, talebelerin arasına oturdu. Bir müddet sohbetini dinledikten sonra söz isteyerek:
Efendim! Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) “Mü’minin firâsetinden korkunuz. Çünkü o, Allah’ın nûru ile bakar” buyuruyor. Bu hadîs-i şerîfin sırrı nedir? diye sordu.
Abdülhâlık Goncdüvânî hazretleri gence heybetle nazar ettikten sonra; “Öyleyse belindeki zünnârı kes de îmâna gel” dedi. Hocanın bu sözleri oradakiler üzerinde şok etkisi yaptı. Genç, telaşla; “Hâşâ! Yemîn ederim bende böyle bir şey yok” diye söylendi. O zaman Abdülhâlık hazretleri talebelerinden birine gencin hırkasını çıkarmasını işâret etti. Talebe o gencin üzerindeki hırkasını çıkarınca, belinde düğüm düğüm zünnâr bağlı olduğu görüldü. Bu hâdise karşısında genç, çok mahcûb oldu. Ne yapacağını şaşırdı. Kalbinde İslâmiyete karşı bir sevgi meydana geldi. Kelime-i şehâdet getirip Müslüman olmakla şereflendi. Sâdık talebelerinden oldu. Büyük mürşid bundan sonra etrafındakilere dönerek:
“Ey dostlar! Gelin biz de ahde uyalım, ‘zünnâr’ımızı keselim. Îmân edelim. Şöyle ki, bu genç maddî zünnârı kesti, biz de kalbe âid zünnârı keselim. O da, kibir ve gururdur. Bu genç, af dileyenlerden oldu; biz de affa kavuşalım” buyurdu. Talebeleri bir anda hazret-i Hâce’nin gönül yaralarına sunulan şifâ şerbetini içtiler, tövbelerini yenilediler. Böylece kalblerinin Allahü teâlâdan başka bir şeye bağlılıkları kalmadı.
Abdülhâlık Goncdüvânî hazretleri 1180 (H.575) yılında Goncdüvân’da vefât etti. Bu mübarek zatın, vefâtından sonra da kerâmetleri görülmüştür…

Comments are closed.