Hazret-i Ali rivayet eder:
Habîb-i Ekrem Efendimiz buyurdular ki: “Mûsa aleyhisselam Allahü teâlâya ‘Yâ Rabbî! Kardeşim Harun vefat etti, sen onu affet’ diye arz etti.
Vahiy geldi.
Allahü teâlâ:
‘Yâ Mûsa! Önce ve sonra gelenlerin afvını isteseydin kabul ederdim ama Hüseyin bin Ali’yi şehit edeni affetmeyeceğim!’ buyurdu.”
¥ ¥ ¥
Tebük harbinden dönüşte Peygamber Efendimiz (aleyhissalatü vesselam) bir yere gitmişlerdi. O sırada Eshab-ı Kiram, sabah namazı geçiyor diye Abdurrahman bin Avf’ı imamete geçirdiler.
Efendimiz döndüler.
İmama uydular.
Selam verince:
“Bir peygamber salih bir kimsenin arkasında namaz kılmadıkça ruhu kabz olunmaz/alınmaz” buyurarak, Abdurrahman bin Avf’ın kıymetini ifade ittiler.
¥ ¥ ¥
Eshab-ı Kiram’ın büyüklerinden Abdurrahman bin Avf’a “Bu büyük serveti nasıl kazandın?” diye sordular.
Onlara döndü.
Ve cevabında:
“Çok az kâra da razı oldum ve hiçbir müşteriyi boş çevirmedim” dedi.
Ve şöyle anlattı:
¥ ¥ ¥
“Bin devem vardı.
Bir müşterisi çıktı.
Konuşup anlaştık.
Ve tamamını hiç kârsız, sermayesine sattım. Yalnız dizlerindeki ipler kâr kaldı. Bir ip, bir dirhem gümüş değerindeydi. O gün develerin yem parasını da ben vermiştim.
Kazancım ‘bin dirhem’ olmuştu.”