Şeyh Abdülkuddûs hazretleri, Hindistan evliyâsından olup, nesebi İmâm-ı A’zam Ebû Hanîfe hazretlerine dayanır. 1538 (H.944) senesinde Hindistan’ın Kenkûh şehrinde vefât etti… Şeyh Abdülkuddûs birçok talebe yetiştirdi. İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin babası Abdülehad hazretleri, Abdülkuddûs’un talebelerindendi.
Şeyh Abdülkuddûs hocasının hocası büyük velî Alâeddîn Sâbir hazretlerinin kabrini ziyâret ve üzerine türbe yaptırmak için Kalyar’a gitti. O zamâna kadar Alâeddîn Sâbir’in kabri Allahü teâlânın izni ile bir kılıç tarafından korunuyordu. Kılıç kimseyi kabre yanaştırmıyordu. Abdülkuddûs; “Kılıç, eğer bu fakire saldırırsan, başım burada kalır, ancak vücudum muhakkak, Mahdum Alâeddîn Sâbir’in ayaklarına erişecektir” dedi. Sonra Alâeddîn Sâbir hazretlerine; “Efendim! Eğer benim gelmeme izin verdiyseniz, neden bu celâl kılıcı beni gelmekten engelliyor?” diye münâcatta bulundu. O anda Allahü teâlânın izni ile Alâeddîn Sâbir ona; “Sağ kolunun örtüsünü indir ve sol ayağını örtüsüyle sar. Bu kılıç sana saldırsa da bir zarar vermeyecektir. Senin el ve ayak örtülerinden biraz kesebilir. Daha sonra yere düşecektir. Onu al ve bana getir” dedi. Abdülkuddûs hazretleri söylenildiği gibi yaptı. Kılıç ayak örtülerinden küçük kısımlar kesdikten sonra yere düştü. O da kılıcı alarak kabr-i şerîfin başına koydu ve orada bir şükür namazı kıldı. Alâeddîn Sâbir hazretlerinin rûhâniyeti ile görüştü. Alâeddîn Sâbir; “Siz benim yolumda olduğunuz için, buraya gelmenize izin verdim. Yoksa kimse buraya kıyâmete kadar giremezdi” buyurunca, Abdülkuddûs; “Ey Efendim! Celâl yerine cemâl sıfatınızı gösterirseniz, insanlar sizi ziyâret ederek sizden istifâde edeceklerdir” diye yalvardı. Bunun üzerine Alâeddîn Sâbir; “Bunu arzu etmememize rağmen, bu isteğe uyarak, beni ziyâret edenlere mânevî faydalar sağlayacağım” buyurdu. Böylece Abdülkuddûs iki asır sonra milyonlarca mânevî yardıma muhtaç insanın Kalyar’ı ziyâret etmesine sebep oldu. Daha sonra Kalyar’dan ayrılan Abdülkuddûs, her ayın beşinde hocasını ziyâret ederek mânevî ihsânlarından faydalanırdı…
Alâeddîn Sâbir hazretlerini kabûl etmeyen Kalyar halkı Allahü teâlânın gazâbına uğramıştı. Bu yüzden bölgeye kimse giremiyordu…
Şeyh Abdülkuddûs hazretleri, Pâni-püt beldesine bağlı Çehazpur’da iken meşgûliyeti esnâsında, birbiri ardınca; “Ey köy halkı, çabuk evlerinizden çıkınız. Eşyâlarınızı, hayvanlarınızı da çıkarın ki, yangın bütün köyü yakacaktır!” diye birkaç defa yüksek sesle bağırdı. Halk hemen emrolunanı yaptılar. Bir saat geçmeden, yangın zuhûr etti ve bütün köyü yaktı. Şeyh Abdülkuddûs’un sözünü tutmayanlar, ziyan ettiler. Çok pişmanlık duydular, sonunda tövbe edip ona bağlandılar…