Ebü’l-Ferec Makdisî hazretleri, kerâmetler sâhibi hikmetli sözler söyleyen, güzel ve tesirli vaaz ve nasîhatleriyle meşhûr evliyâ bir zâttır. Harran’da doğdu. 1093 (H.486) senesinde Şam’da vefât etti. Tahsil maksadıyla uzun seyahatler yaptı. Harran’dan Bağdat’a giderek zamanının en büyük âlimlerinden ilim öğrendi. Sonra Şam’a gitti. Şam’da zamânın en büyük âlimlerindendi. İlmiyle amel eden, güzel huylu, herkesle iyi geçinen, güler yüzlü, ihsânı bol, Peygamberimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) sünnetine uyan, çok ibâdet eden, haramlardan kaçınan, şüphelilerden uzaklaşan, ârif, kerâmetler sâhibi, duâsı makbûl olan Allahü teâlânın sevgili bir kuluydu…
Bir gün vaaz ederken, oradakilerden biri aşka gelerek, bir nâra attı ve oracıkta vefât etti… Kendisine muhâlif olanlar; “Nasıl bir iş yapalım ki, bizim de meclisimizde biz konuşurken bir kimse ölsün. Şimdiye kadar hiç kimse bizim meclisimizde aşka gelip ölmedi” dediler. Garip bir adam buldular, ona on dirhem para verip; “Sen meclisimizde bulun. Meclis tamam olduğu zaman büyük bir nâra at, sonra hiç konuşma ve hareket etme. Biz senin için, öldü, deriz. Sonra seni bir eve götürürüz, geceleyin de bu şehirden çıkar başka bir yere gidersin” dediler. Aynı konuştukları gibi yaptılar. O kimse müthiş bir nâra attı ve düştü. Onlar da öldü diyerek bir eve taşıdılar. O eve bir zât geldi. Bu ölü gibi görünmek isteyen kimsenin sağına-soluna dokundu ve canını acıttı. Hîlekâr kimse, canı yanınca acıyla bağırdı. “Aaa! Yaşıyor, yaşıyor!” diye bağrıştılar. Orada bulunanları bir gülme aldı ve böylece ehli olmadığı hâlde evliyâ ve rehber geçinen sahte kimselerin hîleleri anlaşıldı. Nâsıh, Şeyh Muvaffaküddîn el-Makdisî’nin şu sözlerini nakletti:
Biz hepimiz, Ebü’l-Ferec’in bereketlerine kavuştuk. Kudüs’ten Bağdat’a teşrif ettiği zaman, geldiğini haber alan Müslümanlar, onu akın akın gelip ziyâret ettiler. O zaman dedem Kudâme, kardeşine; “Gel bu zâtı ziyârete gidelim. İnşâallah bize duâ buyurur da kurtuluruz” dedi. Ebü’l-Ferec’i ziyârete gittiler. Evvelâ söze Kudâme başlayıp; “Efendim! Allahü teâlânın, Kur’ân-ı kerîmin hıfzını bana kolaylaştırması için duâ buyurmanızı ricâ ediyorum” dedi. Ebü’l-Ferec de ona duâ buyurdu. Kardeşi bir şey istemedi ve eski hâli üzerinde kaldı. Kudâme ise, Kur’ân-ı kerîmi kolayca ezberledi ve Ebü’l-Ferec hazretlerinin duâsı bereketiyle büyük hayırlara kavuştu.