Burhâdeddîn Geylânî

Burhâdeddîn Geylânî hazretleri, evliyânın büyüklerindendir. Seyyid Cemâleddîn-i Ezherî’nin önde gelen talebelerinden ve halîfelerindendir. 780 (m. 1378)’de vefât etti. Bir sohbetinde buyurdu ki:
Hakkın kapısına yapışmak, bütün dertlere deva, hastalıklara şifâdır. Şöyle anlatılır: “Zamanının meşhûr vâlilerinden Leys bin Rebî, bir hastalığa yakalanmıştı. Zamanının en meşhûr tabîbleri onu tedâvi etmişler, ancak bir netice alamamışlardı. Bir gün vâli Leys bin Rebî; “Hastalığımın tedâvisinden ve şifâ bulmamdan hiç ümit yok mu?” deyince, tabîbler; “Evet, yapacak bir şeyimiz kalmadı” dediler. Bu sırada içlerinden biri vâliye; “Efendim! Sehl bin Abdullah Tüsterî size duâ ederse, şifâ bulmanız umulur. Ona birini gönderip davet ederseniz iyi olur” dedi.
Bunun üzerine vâli emir verip, Sehl bin Abdullah Tüsterî’yi çağırttı. Sehl bin Abdullah vâlinin yanına gelince, vâli, ona; “Efendim! Eğer benim hastalıktan kurtulup, şifâ bulmam için duâ buyurursanız, duânızın bereketiyle, sıhhat ve afiyete kavuşacağımı umuyorum” dedi. Bunun üzerine Sehl bin Abdullah Tüsterî; “Kapında bunca mazlûm varken, zâlimler yardımcıların iken sana nasıl duâ ederim? Mazlûmlara yardım et! Zâlimleri yanından uzaklaştır! O zaman Allahü teâlâ sana şifâ verir” buyurdu. Bunun üzerine vâli Leys bin Rebî, Sehl hazretlerinin söylediklerinin derhal yerine getirilmesini emretti. Yaptığı bütün haksızlık ve zulümlerden tövbe etti. Bunun üzerine Sehl bin Abdullah Tüsterî ellerini kaldırıp, onun için şöyle duâ etti:
“Allahım! Ona ma’siyetin, günahın ve kötülüğün zilletini, zulmün alçaklığını gösterdin. O bunu idrâk edip anladı. Şimdi ona, sana olan itaatin izzetini, kıymetini ve üstünlüğünü göster ve sıhhatin tadını tattır.” Duâsını bitirir bitirmez, vâli Leys bin Rebi ayağa kalktı. Sanki, daha önce hiç hasta değilmiş gibi oldu. Bunun üzerine vâli, Sehl bin Abdullah Tüsterî’ye bin dinar verilmesini emretti. Fakat dinarları kabûl etmeyip, vâlinin yanından ayrıldı. Yanında bulunanlardan biri ona; “Efendim! O dinarları alıp da fakirlere dağıtsanız iyi olmaz mıydı?” deyince, Sehl bin Abdullah Tüsterî eliyle deniz tarafına doğru işâret etti. İşâret ettiği yere bakanlar, denizin tamamen inci ile dolduğunu gördüler. Bunun üzerine Sehl bin Abdullah onlara şunu söyledi: “Bu kadar incilere sâhib olan kimse, hiç Leys’in altınlarına muhtaç olur mu? Tabîbler bir vâsıtadır. Şifâyı ancak Allahü teâlâ verir” buyurdu.

Comments are closed.