Boyum beni öldürecek!..

Yıllar önceydi… O zamanlar liseye gidiyordum… Öğrencilik yılları sosyal ortama yeni alıştığımız yıllar oluyor…
Ben de arkadaşlarım arasında boyumun kısa olduğunu düşünüyor, bunu kendime dert ediyordum.
Cüce miydim? Hayır canım…  Boyum çok kısa değildi. Ama ben arkadaşlarımın arasında kısa kaldığımı hissediyordum.  Bu açıdan kompleks yapıyordum…
Edebiyat merakı olanlar bilirler Fecri Ati edebiyat ekolünün en ünlü şairi Ahmet Haşim’i… Onun “başım” diye bir şiiri vardır…
O garibim de başından dertliydi…  Hatta başına bir de şiir yazmıştı… Diyordu ki mısralarında “Habersizce gelip gövdeme konmuş!”
Sonra ilerleyen satırlarında Allah’a halinden şikâyette bulunuyordu:
“Ah ya Rabbî, nasıl birleşti/Bu çetin başla bu suçsuz bedenim?”
Ben henüz isyan noktasına gelmemiştim ama yine de Ahmet Haşim’in kendi başıyla dertli olduğu gibi ben de boyumun kısalığıyla dertliydim.
Resmen strese girmeye başlamıştım… Okuldaki yakın arkadaşlarımın boyu her nedense oldukça uzundu. Bu durum zaman içinde bende sıkıntı oluşturmaya başladı:
O gün kliniğe gittim. Boyumu ölçtürdüm. Klinikte ölçtürmeme rağmen boy uzunluğum beni yine tatmin etmedi… Canım sıkıldı iyice…
Dışarı çıktığımda hâlâ aklımda bu konu vardı:
“Acaba benim boyum neden uzun değildi?”
Çocukça bir kaygıydı belki ama beni içten içe kemiriyor, bunaltıyordu. Ne yapmalıydım? Açıkçası ne yapacağımı da bilmiyordum. Bu düşünce içerisinde caddeye çıktım. Yol kenarında minibüs beklemeye başladım. Gözüm yolda, minibüs beklerken aklım fikrim boyumun kısalığına bir hal çaresi aramakta idi…
Beş on dakika bekledikten sonra nihayet bir minibüs geldi…
Minibüsün öndeki üçlü koltuğunda iki kişilik boş yer vardı. Geçip oturdum.
Canım sıkkın olarak şoföre parayı uzattım. Kafamdaki bu cevapsız soruya cevap bulamamanın ruh haliyle, içimdeki problemi mağlup edememenin verdiği rahatsızlık içerisinde ne kadar yol aldık bilemiyorum…
Belki on beş yirmi dakika, belki yarım saat olmuştu. Ne yazık ki içimden bir türlü atamadığım için mevcut sıkıntı moral bozukluğumu devam ettiriyordu…
Birden nasıl oldu bilemiyorum. Gayri ihtiyari yani farkında olmadan sol tarafıma baktım.
Aman Allah’ım o da ne?
Koltukta benimle yan yana oturan adamın iki bacağı da yoktu!
Bir tuhaf oldum… İçim boşaldı sanki… Ve içimden dalga dalga ruhuma yayılmaya başladı utanç duygusu… Düşüncelerimden çok pişman oldum.
O gün anladım ki elimizdeki nimetin kıymetini hiç bilemiyoruz. Ve o günden sonra boyumu asla dert etmedim. Kendisiyle ilgili herhangi bir konuda dertli olanlara da başımdan geçen bu ilginç kıssayı anlattım.
Ahmet Arkun-İstanbul
Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza  29 Ekim Caddesi,  34197  Yenibosna/İstanbul  Faks: (0212) 454 31 00

Comments are closed.