Sizde hiç utanma yok mu?

Genç kadın apartmana taşınamayacağına değil o dağ gibi adamın, karşısında küçülüp sanki yok oluşuna üzülmüştü:

“Hayırlısı olsun Mehmet Ağabey, sizin canınız sağ olsun yeter ki işleriniz düzene girsin her şey hallolur” diyebildi…
Aradan iki hafta geçmişti. Mutfağında yemek yapmakla meşgul idi. Mehmet Bey, ziyarete gelen meslektaşı emekli bir arkadaşıyla odasında sohbet ediyordu. Kapı çalındı. Sekreter o gün gelmemişti. Genç kadın ellerini kuruladı. Gidip kapıyı açtı.
Dört kişilik bir işçi grubuydu. Mehmet Beyin odasına yöneldiler. Nermin tekrar mutfağa dönmüştü. İçeriden işçilerin bağırma sesi geliyordu. Alacaklarını istiyorlardı.
Konuşmalar tartışmaya dönmüştü. Açık kapıdan Mehmet Beyin sesi duyuluyordu:
“Canımı mı alacaksınız, yok işte diyorum yok. Her şeyimizi satılığa çıkardık. Satalım gelin paranızı alın!”
Nermin çok üzülmüştü. Bunlar nasıl insandı? Hem ekmeğini yiyor hem de sıkboğaz ediyorlardı. Hiç insanlık yok muydu?
Bu arada tartışmalar daha alevlenmiş üç iri yarı adam küfürler ederek Mehmet Beyin üzerine yürümeye başlamıştı. Misafir adam da yaşlı çelimsiz biriydi. Hiç sesi çıkmıyordu.
Nermin daha fazla dayanamadı. Hışımla adamların karşısına dikildi:
“Neler oluyor kardeşim? Bu adamı yalnız mı zannettiniz? Utanın be! Hem gelip burada benim pişirdiğim yemekleri yiyorsunuz hem de ağza alınmayacak hakaretler ediyorsunuz. Sizin ananız, bacınız, aileniz yok mu? Kaldı ki Anadolu insanı edepli olur. Ben de Anadolu insanıyım. Biz yediğimiz ekmeğe hürmet ederiz hiç olmazsa” diye bağırdı.
Sözleri bomba tesiri yapmıştı. Herkes susmuş onu dinliyordu. Adamların en yaşlısı:
“Bacım biz de perişanız, çoluk çocuğumuzu bir yıldır görmüyoruz bayram yakın evlerimize gidip çocuklarımıza bir şeyler almak istiyoruz ama aylardır hakkımızı alamıyoruz” dedi.
Bu durumda herkesin gözleri yaşarmıştı. Adamlar sessizce çıkıp gitti. Mehmet Bey hıçkırarak ağlıyordu.
Tam o sırada iki oğlu içeriye girdi. Şaşkınlıkla: “Neler oluyor baba bu ne hal?” diye sordular. Dağ gibi adam yıkılmıştı. Hıçkırıklarını zor zaptederek:
“Şu düştüğüm hale bakın, beni ne hale getirdiniz. Özellikle damadım olacak o sefil nelere sebep oldu. Adamlar hakları olan paralarını istiyor. Eğer Nermin Hanım olmasaydı beni linç edeceklerdi. Oğlum, bir şeyler yapın her şeyi satın. Bu adamların paralarını verin! Kahroluyorum. Eğer Allahü tealanın gazabından korkmasam canıma kıyacağım…”
Genç kadın artık orada çalışamayacağını anlamıştı. Zaten büroyu kapatacaklardı. Ertesi gün hepsiyle helalleşip oradan büyük bir üzüntüyle ayrıldı.
Birkaç yıl sonra Mehmet Beyin vefat ettiğini duydu. “Rabbim, günahlarını af etsin” diyerek ruhuna bir Fatiha okudu…
Nermin A. Koç-Ankara
Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza  29 Ekim Caddesi,  34197  Yenibosna/İstanbul  Faks: (0212) 454 31 00

Comments are closed.