O Kur’an-ı kerimi gördüm

27 Mayıs İhtilali ile ilgili bir başka hatıram da şöyle: İstanbul Üniversitesinde okurken birkaç arkadaşla birlikte bir dairede kalıyorduk. İçlerinden biri, Kara Harp Okulu’nda son sınıfta iken ihtilal olmuş.

Bu harp okulu öğrencilerine de silah dağıtılmış ve çeşitli yerlerde görev almışlar. Bu arkadaşıma, birkaç arkadaşı ile birlikte Başbakanlık binasına girmeleri talimatı verilmiş. Menderes’in odasına gelince kapıyı diğerleri tekmeleyip açmışlar. İçeri girip kendilerince aramaya başlamışlar. Kimi gardıropta gömlek ve kravat vb. alırken arkadaş, üst rafta bir kitap görüp almış. Açmış bakmış ki bir Kur’an-ı kerim. Arkadaşın kendisinden dinliyoruz:
“Alıp gizlice cebime koydum. Daha sonra Menderes’i Eskişehir’de tutuklayıp Ankara’ya getirdiler. Kapattıkları odanın kapısında nöbet tutmaya başladık. Nöbet sırası bana gelince Menderes’in bulunduğu odaya, girdim. Ben içeri girince Menderes avucunu uzattı ve mırıldandı:
-Sen de bu elime…
Şaşırdım. “Ne demek istediğinizi anlayamadım efendim?” dedim.
Menderes kibar konuşmam karşısında gözlerini kaldırıp bana baktı. Yine ümitsiz bir şekilde mırıldandı:
-Sizden önceki arkadaşlarınız bu diğer elime sigara bastırdılar. Şimdi bu elimi uzatmak istedim.
Diğer elini açıp baktığımda gerçekten yanıkları gördüm. Vicdanım sızladı. Sonra dedim ki:
-Efendim ben odanıza bunun için girmedim.
Cebimdeki Kur’an-ı kerimi çıkartıp kendisine uzatarak dedim ki:
-Efendim, ben Harp Okulu son sınıf öğrencisiyim. Bize görev verdikleri için odanıza girdiğimizde herkes bir şeylere el koydu. Ben de size ait bu Kur’an-ı kerimi aldım. Şimdi size vermek üzere getirdim.
Menderes çok duygulandı. Dedi ki:
-Kardeşim, bu Kur’an-ı kerimi bana İran Şahı Rıza Pehlevî hediye etmişti. Altın yaldızlıdır. Benim burada muhafaza etmem mümkün değildir. Ben de sana hediye ediyorum.
Helallik dileyip yanından ayrıldım…”
Bu arkadaş bana o Kur’an-ı kerimi gösterdi. Orta boy altın yaldızlıydı. Yalnız sayfa numaraları yoktu. Arkadaş, çok kıymetli bir zata verip sayfa numaraları yazdırdı.
27 Mayıs olaylarıyla ilgili hatıralarım daha bir hayli var ama satırlarıma son verirken öğrencilerin o dönemde nasıl istismar edildiğini de birkaç cümle ile açıklayayım. Biz üniversite öğrencilerine verilen birçok haklar ihtilal sonrası yok oldu. Mesela ayda 100 lira karşılıksız para verirlerdi. İhtilaldan sonra bu paralar kesildi. Yine Üniversite yemekhanesinde 25 kuruşa dört kap yemek çıkardı. Ramazanda iftarımızı yemekhanede yapar sefer tasına da yemek alır sahurumuzu o yemeklerle yapardık. İhtilal sonrası hiçbiri kalmadı…
Rumuz: “Şahit”-İstanbul

Comments are closed.