(Dünden devam)
Memur onlara: “Sizin dininizde hırsızlık yapanın cezası nedir?” dedi. Onlar cevaben:
“Hırsızlığı anlaşılan, mal sahibinin kölesi olur” dediler.
Bu defa memur:
“O hâlde sizi arayacağız” dedi.
Ve onları Aziz’in huzuruna getirdi.
Aziz, hazret-i Yusuf idi.
Yusuf aleyhisselam, aratmaya kardeşi Bünyamin’den başlatmadı.
Onu sonraya bıraktı.
Sıra Bünyamin’e gelince:
“Bunun alacağını sanmam” dedi.
Fakat kardeşleri:
“Onu da arayın” dediler.
Hazret-i Yusuf:
“Pekâlâ” dedi.
Onu da arattı.
Su kabı oradan çıktı.
Kardeşleri utandılar.
Bünyamin’e dönüp:
“Yazıklar olsun. Bizi rezil ettin. Yüzümüzü kara çıkardın” dediler.
Serzenişte bulundular.
Hazret-i Yusuf’a da:
“Ey Aziz! Bünyamin’in ihtiyar bir babası vardır. Kaybolan kardeşimizin acısını onunla unutur. Onun yerine birimizi alıkoyup Onu azat eyle” dediler.
Yusuf aleyhisselam:
“Günahı olmayanı alıkoymaktan Allahü teâlâya sığınırım” dedi.
İsteklerini kabul etmedi.
Onlar da ümitlerini kestiler.
Aralarında fısıldaştılar.
İstişare ettiler.
En büyükleri:
“Siz geri dönüp Bünyamin’in hırsızlık yaptığını, bunun için tutuklandığını babamıza bildirin. Ben burada kalayım” dedi.
(devamı yarın)