Es’ad bin Mahmûd Iclî rahmetullahi aleyh, Şafiî mezhebi fıkıh âlimlerinden ve meşhûr vâizlerdendir. 515 (m. 1121)’de doğdu. 600 (m. 1203)’de vefât etti. Vaazlarında buyurdu ki:
“Hiçbir gün ve gece yoktur ki, insana şöyle demesin; bu güne ve bu geceye girdin, artık ne bu gün, ne gece geri gelmez. Ne yaptın bir bak.”
“Ölen insan kabre konunca kabir ona şöyle der: Ben böcek ve haşerat yeriyim. Ben yalnızlık yeriyim. Ben garip ve karanlık bir yerim. Bunlara karşı ne hazırladın, nasıl amel ettin?”
“Nefsini azîz eden, dînini yıkar. Nefsini zelîl eden kimse, dînini azîz eder.”
“Bir kimse Allahü teâlânın emrettiği yerlere dağ kadar altın harcasa isrâf olmaz. Bir dirhem gümüşü veya bir avuç buğdayı haram olan yere vermek isrâf olur.”
“Asıl sabır, musibetin geldiği ilk anda yapılan sabırdır.”
“Denilir ki, güzel ahlâka yöneldiğin zaman, haram olan şeylerden sakın. Geçimi ve rızkı en iyi olan, başkasının geçimini üzerine alandır.”
Hazreti Ömer (radıyallahü anh) şöyle buyurdu: “Biz insanların işini kolaylaştırdık. Bizim işlerimiz de kolaylaştırıldı.”
Hazreti Ali (radıyallahü anh) buyurdu ki: “Savaşta yiğitlik, kızgınlıkta yumuşak huyluluk, ihtiyâç ânında da hakîkî dostluk ortaya çıkar.”
İslâmiyetin emrettiği amellerden herhangi birisini, âdabına uygun yapan kimsenin kalbinde öyle bir nûr ve sevinç olur ki, kendisinde kalb huzûru ve Allahü teâlâya yakınlık bulur. Allahü teâlâ o nûr sebebiyle, kalbindeki manevî perdeleri kaldırır. Bir kimse dinde riâyet edilmesi gereken husûslara riâyet etmez de, bununla beraber kavuştuğunu iddia ederse, o kimse bu iddiasında kendini haklı görmektedir. Ancak kavuştuğu şey Cehennemdir. Eğer bu kimse bir şeyler elde ettiğini söylerse, hayvanî sıfatları elde etmiştir. İslâm dînine yapışmak, en nefis kokulardan daha hoş ve lezzetlidir. Kalbinin, Allahü teâlânın rızâsı ve emirleri husûsunda dağınık ve perişan olmasından çok sakınmalı ve korkmalıdır. İşte İslâm dîninin emir ve yasaklarına uymadan, onun âdabını gözetmeden, hakîkate kavuştuğunu söylemek küfürdür, öyleyse farzların ve nafilelerin şartlarına ve edeplerine riâyet etmek sûretiyle Allahü teâlânın sağlam ipine yapışmalıdır. Resûlullah efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) getirdiği doğru yolun dışında, şaşkınlık ve perişanlık vardır…