Müslim bin Yesâr hazretleri, Tabiînin büyük fakîhlerindendir. Ömer bin Abdülazîz’in hilâfeti zamanında 100 (m. 718)’de Basra’da vefât etmiştir. Menkıbeleri meşhur olmuştur.
Bir gün “Bu gece uzun uzadıya Rabbime secde ettim” buyurdu. Oradaki kimse “Allahdan ümidimizi kesmeyiz. Bu kadar yorulmaya ne lüzum var” deyince “Ne kadar uzak bir ümid? Korkan korktuğundan kaçar, bir şeye kavuşmayı arzu eden ise arzûsusuna koşar” buyurdu. Başını secdeye koyar, gözlerinden firak ve hüzün yaşları aktığı halde “Yâ Rabbî! Sen benden râzı olduğun halde, sana ne zaman kavuşurum” diye duâ ederdi.
Buyurdular ki: “Ameli kendisini kurtaran kimsenin ameli gibi amel ediniz. Allahü teâlânın takdîr ettiğinden başka bir şey bulamayacak bir insan gibi mütevekkil (tevekkül eden) olunuz.”
“Allahü teâlâdan bahsederken (dilini) tut. Söylediğin sözün başını ve sonunu iyice bilerek konuş” buyurur ve Allahü teâlânın şânına yakışmayan ve edebe sığmayan bir şey söylemekten sakınmayı emrederdi.
“Hak ve doğru olan bir şeyi söylemek, söylemeyip susmaktan hayırlıdır. Bâtıl ve yanlış bir şeyi söylememek ise söylemekten hayırlıdır.”
Müslim bin Yesâr, îmânın alâmeti olan Hubb-i fillâh ve Buğd-i fillâhı en güzel yapan, Allah için seven, Allah için buğz edenlerdendi. Buyurdu ki: “İbâdetime, onu bozacak, ifsâd edecek bir şeyin karışmasından korkumun dışında, amellerimde, ibâdetlerimde bir yanlışlığım yoktur. Allah için sevmemin dışında hiçbir şeye sevgim yoktur.”
“Sağ elinizle avret mahallinize dokunmayınız, taharet yapmayınız. Çünkü ben âhırette amel defterimi sağ elimden alacağımı umarım.”
Haramdan son derece kaçınan Müslim bin Yesâr hazretleri hac için Hicaz’a gitmişti. Kaldığı yerde oturmuş yemek yiyordu. O sırada bir kadın geldi, bir şeyler söyledi. Yiyecek bir şey istediğini zannedip, bir miktar yiyecek verdi. Bunun üzerine kadın yiyecek istemediğini söyleyip, çirkin bir şey teklif etti. Bunun üzerine Müslim bin Yesâr hazretleri önündeki yiyecekleri bıraktı ve oradan kaçtı. Dışarı çıktığı zaman “Yâ Rabbî, ben buraya bunun için geldim. Sana kulluk, ibâdet için geldim” buyurdu.
“Hiçbir zevk, Allaha yalvarmanın zevkinden üstün olamaz.”
Buyurdu ki: “Mücâdele ve münâkaşadan sakınınız. Çünkü o, âlimin câhilleştiği bir andır. O zaman şeytan, âlimin sürçmesini hatâ etmesini bekler.”