Azmî Çelebi rahmetullahi aleyh, Osmanlı âlimlerindendir. İstanbul’da doğdu. Doğum târihi bilinmemektedir. 989 (m. 1581) senesinde İstanbul’da vefât etti. Bir dersinde buyurdu ki:
Kıymetli kitâplarda, meyyit için iskât ve devir yapmak, Hanefî mezhebinde lâzım olduğu yazılıdır. Tutulmamış oruçların fidye vererek iskât edilmesi için nass vardır. Namâz oruçtan dahâ mühim olduğundan, şer’î bir özür ile kılınamamış ve kazâ etmek istediği hâlde, ölüm hastalığına yakalanmış bir kimsenin, kazâ edemediği namâzları için de, oruçta yaptığı gibi iskât yapılması için, bütün âlimlerin söz birliği vardır…
Fâite namâzları olan [yanî özür ile kaçırıp, kazâya kalmış namâzları bulunan] bir kimse, bunları îmâ ile de kılmaya gücü yeter iken kılmamış ise, öleceği zamân, keffâretinin iskât edilmesi için vasiyet etmesi vâciptir. Kazâya gücü yetmemiş ise, vasiyyet etmesi lâzım olmaz. Ramazân-ı şerîfte oruç yiyen misâfir ve hasta da, kazâ edecek zamân bulmadan ölürse, vasiyet etmeleri lâzım gelmez. Allahü teâlâ, bunların özürlerini kabûl eder. Hastanın kefâretlerinin iskâtı, öldükten sonra velîsi tarafından yapılır. Ölmeden önce yapılmaz. Diri insanın, kendi için iskât yaptırması câiz değildir. Üzerinde Allahü teâlânın hakkı veyâ kul hakkı bulunan kimsenin, iki şâhit yanında vasiyet söylemesi veyâ yazmış olduğunu bunlara okuması vâciptir. Üzerinde hak bulunmayanın vasiyet etmesi müstehaptır. Kefâret iskâti için vasiyet eden meyyitin velîsi, yani mîrâsını yerlerine sarf için vasiyet ettiği vasîsi, vasî yoksa vârisi olan kimse, mîrâsın üçte birinden, her bir vakit namâz için ve vitir namâzı için ve kazâ edilmesi lâzım olan bir günlük oruç için, birer fıtra miktârı, yani yarım sâ’ [şimdiki ölçüyle binyediyüzelli gram] buğdayı fakîrlere fidye olarak sadaka verir. Vasiyet etmedi ise, velînin kefâret iskâtı yapması, Hanefîde lâzım olmaz. Kul hakkını, vasiyet olmasa da, meyyitin bıraktığı maldan velînin ödemesi, her mezhepte lâzımdır. Hattâ alacaklılar, mîrâsı ele geçirince, mahkemesiz alabilirler.
Kazâya kalan oruçların fidyesini, yani mal ile ödenmesini vasiyet etti ise, bunu yerine getirmek vâciptir. Vasiyet etmedi ise, vârisi kendi malı ile yapabilir. Namâzı vasiyet etti ise, namâz fidyesini vermek vâcip değil, câiz olur. Bu son ikisi kabûl olmaz ise, hiç olmazsa sadaka sevâbı hâsıl olup, günâhlarını temizlemeye yardım eder…