(Dünden devam)
“Bir ayet-i kerime geldi.
Allahü teâlâ, bu ayette Müminlerden bir kısmının şehid olduğunu, bir kısmının da şehid olmayı beklediğini bildiriyordu.
Eshab-ı kiram, şehid olmayı bekleyenlerin kimler olduğunu merak ediyorlardı.
Ama soramıyorlardı.
Zira edepliydiler.
Hayâ sahibiydiler.
Hicap ediyorlardı.
Utanıyorlardı.
Onun için bir türlü Resulullah Efendimize soramıyorlardı.
? ? ?
Bedevi birini gördüler.
Ve ona ‘Resulullah’a git, şehit olmayı bekleyenlerin kimler olduğunu sor’ dediler.
Bedevi ‘peki’ dedi.
Resulullah’a gitti.
Ve bunu sordu.
Ancak Resulullah Efendimiz ona cevap vermediler.
Bedevi tekrar sordu.
Yine cevap vermediler.
? ? ?
Hazret-i Talha diyor ki:
O esnada ben, mescidin kapısından dışarı çıkmıştım.
Üzerimde yeşil elbise vardı.
Efendimiz geldiler.
Beni görüp durdular.
Ve tebessüm ederek:
‘Şehit olmayı bekleyenlerin kimler olduğunu soran kimse nerededir?’ diye sordular.
O bedevi bunu işitti.
Yaklaşıp, hürmetle:
‘Benim yâ Resulallah!’ dedi.
Resulullah beni gösterip:
‘İşte bu, şehit olmayı bekliyen kişilerdendir’ buyurdular…”