Bir gün Sevgili Peygamberimiz’in yanına bir köylü çıkageldi. Elinde bir kertenkele vardı.
Onu gösterip:
“Şu hayvan seni tasdik ederse ben de tasdik ederim” dedi.
Efendimiz baktılar.
Hayvana sordular:
“Senin Rabbin kim. Kime kulluk edersin?”
Kertenkele:
“Rabbim Allah’tır. Ancak O’na kulluk ederim” dedi.
Tekrar sordular:
“Ben kimim?”
Kertenkele:
“Sen, Allah’ın kulu ve Resulüsün. Mahluklar içinde senden şereflisi yoktur” dedi.
Köylü gayriihtiyari diz çöktü.
Kelime-i şehadeti söyledi.
Ve Müslüman oldu.
Sevgili Peygamberimiz, bir gün Enes bin Malik için “Yâ Rabbî! Bunun malını ve evladını çoğalt. Ömrünü uzun et. Günahlarını affeyle” diye dua buyurdu.
Dua kabul olundu.
Gitgide zenginleşti.
Taşı tutsa “altın” oluyordu.
Mal, mülk, servet.
Ağaçlar, bağlar, bahçeler.
“Yüz” çocuğu oldu.
Yaşı “yüz”ü geçti.
Bir gün ellerini açıp:
“Yâ Rabbî! Habibinin, hakkımda ettiği üç duanın ikisi kabul oldu. Üçüncüsü ne olacak?” diye niyaz etti.
O an bir ses duydu:
Gaipten geliyordu.
“Üzülme! Allahü teâlâ senin bütün günahlarını affetti” diyordu.