İhlâs fedakârlıktır

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:

İhlâslı
olmanın birinci tarifi fedakârlıktır. Bir kişi fedakârlıktan uzaksa,
onda ihlâs ya eksiktir veya hiç yoktur. Peygamberlerin, Eshab-ı kiramın
ve Evliya zatların yolu hep fedakârlıktır. Her zaman, (Sen haklısın)
diyerek karşılarındakini kendilerine tercih etmişlerdir. (Ben, sonra
yine ben) diyen, hayvan sınıfındandır. (Benimki benim, seninki senin)
diyen, insan sınıfındandır. Bir de bunların üzerinde takva ehli Müslüman
sınıfı vardır. Onlar, (Seninki senin, benimki de senin. Benim hiçbir
hakkım yoktur. Yeter ki kalbin kırılmasın, yoksa Kâbe 70 kere yıkılmış
olur) derler. Hiç kıymeti olmayan dünyalık şeyler veya Allah’ın düşmanı
olan nefsinin hatırı için, din kardeşinin kalbini kıran, ölürken nasıl
can verecek? Âhirette Cenab-ı Hakk’a nasıl hesap verecek?  
İhlâs;
akıl, mantık, matematik işi değildir. Canla, başla, hiçbir şey
düşünmeden Allah rızası için çalışmaktır. Dinimize hizmet etmekte, bu
esastır. Eshab-ı kiram savaşırken, Peygamber efendimizin önünde pervane
gibi ölüme giderken, ellerinde hesap değil, sadece dini yayma gayreti
vardı. Dine hizmet; fedakârlık, yorgunluk, üzüntü, çile ister. (Ben
bunlara dayanamam) diyenin orada yeri yoktur.
Peygamber efendimiz, (Lâ râhate fiddünyâ) yani (Dünyada rahatlık yoktur) buyuruyor. Hep rahatlık aramak yanlış olur. Resulullah’ın, (Yok) dediği bir şeye, nasıl var diyerek bunun peşinde koşarız? Hâlbuki büyükler, (Biz rahatı, rahatsızlıkta bulduk. Biz şifayı, hastalıkta bulduk)
buyururlardı. Merhum hocamız da, (Hastalıkta şifa vardır) buyururdu.
Çünkü Cenâb-ı Hak kullarını yaratırken, kalblerini hasta yaratmış. Bu
vücuda rahatsızlık veren her şey insanın âcizliğini anlamasına, Cenâb-ı
Hakk’a dönmesine sebep olur, onun için de hastalık kalb için şifadır.
Allahü
teâlâ her an insanın kalbine nazar ediyor. Mesela dinimize çok hizmet
eden bazı insanlar vardır. Cenâb-ı Hak onların niyetlerine, yani bu
hizmetleri niçin yaptıklarına bakar. Eğer kalblerinde riya, gösteriş
arzusu varsa, hizmetlerinin hepsi sıfırlanır. Âhirette kalb-i selim,
yani ihlâslı insan isterler. İhlâslı olmak öyle kolay değildir. Ama bir
şeyin tamamı ele geçmezse tamamı da terk edilmez. Onun için, elden
geldiği kadar ihlâslı olmaya çalışmalıdır.

Comments are closed.