Müşrikler Abdullah bin Mes’ud hazretlerini kızgın kumlara yatırıp işkence yaptılar.
O ise Efendimizin izniyle iki defa Habeşistan’a, sonra Medine’ye hicret etti.
Muaz bin Cebel’e gitti.
Önce ona misafir oldu.
Sonra Mescid-i Nebi’nin yanında küçük bir evde ikamet etti.
Kendisini Resulullah’a adayan bu sahabi, sık sık Resulullah’ın hizmetine koşardı.
Her emrini yapardı.
Yanından ayrılmazdı.
Tanımayanlar, onu Resulullah’ın ailesinin bir ferdi zannederdi.
Resulullah’ın katıldığı bütün gazalarda bulundu.
Bedir’de de vardı.
Ebu Cehil’i o öldürdü.
Şöyle ki: Muaz ve Muavvez kardeşler kılıçlarını çekip Ebu Cehil kâfirine, kımıldayamayacak hâle gelinceye kadar kılıç vurdular ve Efendimize koşup;
“Ebu Cehil’i öldürdük” dediler.
Efendimiz sevindi.
Kesin bilmek istedi.
Eshab-ı Kiram’a:
“Ebu Cehil ne hâldedir, kim gidip bir bakar” buyurarak ölüler arasında onun araştırılmasını emretti.
Gidip aradılar.
Bulamadılar.
Peygamberimiz “Eğer onu tanıyamazsanız dizindeki yara izine bakın. Gençliğimde ben ve o bir ziyafetteydik. Ben ondan biraz büyükçeydim. Sıkışınca onu ittim. Dizleri üzerine düştü. Dizlerinden birisi yaralandı ve bu yaranın izi kaybolmadı” buyurdu…