Bilen elbette kıymetlidir!

“Her
Müslümanın Ehl-i sünnet itikadını kısa olarak ve günlük işlerindeki ve
ibadetlerdeki farzları ve haramları iyice öğrenmeleri farz-ı ayndır.

İlim
öğrenmenin fazileti büyüktür. İlim, Cennete giden bir yol, gurbette
arkadaş, yalnızlıkta sırdaştır. İlim, iki cihanda kurtuluş, düşmana
karşı siperdir. İnsan için hayâ, gözler için ziyadır. Âyet-i kerimelerde
mealen buyuruldu ki:
(Allah iman edenleri yüceltir; kendilerine ilim verilmiş müminleri ise, [cennette] kat kat derecelerle yükseltir.) [Mücadele 11]
(De ki, hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Bilen elbette kıymetlidir.) [Zümer 9]
Hadis-i şerifte de buyuruldu ki:
(Bir
Müslüman, arkadaşına, hidayetini arttıracak veya onu tehlikeden
kurtaracak hikmetli bir sözden daha iyi bir hediye veremez.)
[Ebu Ya’la]
İmam-ı
Gazali hazretleri de, “İnsanın diğer mahlukattan üstünlüğü ilmi iledir,
güç ve kuvvetiyle değildir. Çünkü deve insandan kuvvetlidir. İrilik
bakımından da değildir. Çünkü fil insandan çok iridir. Cesaret
bakımından da değildir. Çünkü aslan insandan cesurdur. Çok yemesiyle de
değildir. Çünkü mandanın işkembesi, insanın midesinden daha büyüktür. Şu
halde ilim çok üstün bir vasıftır” buyurmaktadır.
***
İşte
bu kadar kıymetli olan ilmi; Allah rızası için ve Müslümanlara hizmet
için Ehl-i sünnet âlimlerinin yazdıkları kitaplardan öğrenmelidir. Mal,
mevki kazanmak, kibir ve şöhret için öğrenmemelidir. (İslam Ahlakı)
Her Müslümanın (İlmihal) öğrenmesi farz-ı ayndır. Allahü teâlâ, (Bilenlerden sorup öğreniniz) buyuruyor… 
Âlimler,
söz birliği ile bildirdiler ki: “Her Müslümanın Ehl-i sünnet itikadını
kısa olarak ve günlük işlerindeki ve ibadetlerdeki farzları ve haramları
iyice öğrenmeleri farz-ı ayndır. Bunları ilmihal kitaplarından
öğrenmezse, bid’at sahibi veya mülhid yani kâfir olur. Bunların
fazlasını ve Arabi lisanının oniki âlet ilmini öğrenmek ve tefsir ve
hadis-i şerif ve fen ve tıb bilgilerini, hesap, yani matematik öğrenmek,
farz-ı kifayedir. Bu farz-ı kifayeyi, bir şehirde, bir kişi öğrenirse,
bu şehirde bulunanların öğrenmeleri farz olmaz, müstehap olur. Şehirde
fıkıh kitaplarının bulunması da, İslam âlimlerinin bulunması gibidir.
Böyle şehirde, fıkıh bilgilerinin fazlasını ve tefsir ve hadis öğrenmek
hiç kimseye farz olmaz. Müstehap olur… İhtiyaç halinde bilmeyenler,
bilenlerden sormalı, bilenler de bilgisini gizlememelidir!”
***
Dinimizde
farz olan ilimler ikiye ayrılır: Farz-ı kifaye, Farz-ı ayn olan
ilimler… Dünya işlerini tanzim için gereken tıp, ziraat, terzilik,
siyaset gibi ilimler, farz-ı kifayedir. Bu ilimleri bilen kâfi miktarda
insan varsa, diğer insanların bu ilimleri öğrenmesi farz olmaz. Yani bu
ilimleri bilmediği için diğer insanlar mesul olmazlar.
Farz-ı
ayn olan ilimleri her Müslümanın bilmesi farzdır. Mesela namaz, oruç
gibi ibadetleri her Müslümanın bilmesi farzdır. En başta da Ehl-i sünnet
itikadını öğrenmek her Müslümana farz-ı ayndır. (Hadika)
Farz
olan ilimler, Ehl-i sünnet âlimi olan bir hocadan veya onun
kitaplarından öğrenilebilir. Bu yüzden, bid’at ehli, reformcu zatları
dinlememeli, sözlerine inanmamalı, kitaplarını okumamalı, yaralı
aslandan kaçar gibi bunlardan uzaklaşmalıdır. Nakli esas alan kitapları
okumalıdır. “Hakikat Kitabevi”nin yayınladığı kitaplar, Ehl-i sünnet âlimlerinin kıymetli eserlerinden istifade ederek hazırlanmıştır…

Comments are closed.