Emir Sultan hazretleri bir gün abdest alıyordu ki şehirden gelen bir talebesini görüp sordu ona: “Nereden geliyorsun?”
“Şehirden efendim.”
“Orada bizim için ne diyorlar?”
“Kimyaya mâliktir diyorlar hocam.”
“Kimya odur ki akan su ‘altın’ olur” buyurdu… O anda akan sular ‘altın’ oldu. Mübarek zat “Bu kelâmımız murad değil, hikâye içindi” buyurdu.
Altın yine ‘su’ oldu.
***
Yine Emir Sultan hazretlerini çok seven bir tüccar, bu büyük veliye güzel bir sarık hediye etti. Emir Sultan, teşekkür edip bir miktar para verdi kendisine.
Tüccar, parayı aldı.
Ve elini öpüp ayrıldı.
Giderken bir kalabalık gördü ileride. Meğer çok kıymetli bir ‘elmas’ satılıyormuş orada. Yaklaşıp sordu fiyatını.
“Otuz bin dirhem” dediler.
Parası olsaydı, alacaktı. O esnada gaipten “Cebindeki parayı say!” diye bir ses duydu. Sayınca hayrette kaldı. Zira ‘otuz bin dirhem’den de fazlaydı…
O elması satın aldı.
Bir Yahudi tüccar onu görüp “Bunu bana satar mısın?” diye sordu.
“Olur, satarım” dedi.
Yahudi, elması alıp, tam ‘yüz otuz bin dirhem’ verdi karşılığında.
Tüccar çok sevindi.
Elması verip ‘yüz otuz bin dirhem’i aldı ve “Vallahi bu, Emir Sultan’ın bir kerameti” dedi ve bir dergâh yaptırdı onun için.