İman, Kur’ân-ı kerîmde ve icmâ ile ve zaruri olarak bilinen hadîs-i şerîflerde açıkça bildirilen şeylerin hepsine inanmaktır.
Kemâleddîn Demîrî hazretleri Mısır’da yaşamış olan hadis ve fıkıh âlimlerindendir. 742 (m. 1341)’de Demîre adlı köyde doğdu. Bahâeddin Sübkî’nin derslerinde yetişti. Daha sonra Mısır’ın büyük âlimlerinden ders alarak tefsir, hadis, fıkıh ve fıkıh usulünde mütehassıs oldu, fetva ve tedris icazeti aldı. 808 (m. 1405) tarihinde Kahire’de vefat etti. Bir dersinde şunları anlattı:
İman demek, “Nass”larda, yani, Kur’ân-ı kerîmde ve icmâ ile ve zaruri olarak bilinen hadîs-i şerîflerde açıkca bildirilen şeylerin hepsine inanmak demektir. Burada “İcmâ” demek, Eshâb-ı kirâmın “rıdvânullahi teâlâ aleyhim ecma’în” söz birliği demektir. Eshâb-ı kirâm bir şeyi söz birliği ile bildirmedi ise, Tâbiînin söz birliği bu şey için icmâ olur. Tâbiîn de bu şeyi söz birliği ile bildirmedi ise, Tebe-i tâbiînin söz birliği ile bildirmeleri, bu şey için icmâ olur. Çünkü bu üç asrın âlimleri, yani müctehidleri, hadîs-i şerîf ile övülmüştür. Bunlara “Selef-i sâlihîn” denir.
Îmânın aslı, Server-i âlem olan Muhammed aleyhisselâmın, Peygamber olarak bildirdiği şeyleri, akla, tecrübeye ve felsefeye danışmaksızın, tasdik ve itikat etmektir, inanmaktır. Akla uygun olduğu için tasdik ederse, aklı tasdik etmiş olur. Resûlü tasdik etmiş olmaz. Veya Resûlü ve aklı birlikte tasdik etmiş olur ki, o zamân Peygambere itimat tam olmaz. İtimat tam olmayınca, iman olmaz. Çünkü iman parçalanamaz. Akıl, Resûlün “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” bildirdiklerini uygun bulursa, bu aklın kâmil, selim olduğu anlaşılır. İnanılması lazım şey için, tecrübî ilimlere danışıp, tecrübeye uygun ise, inanır, tecrübe ile ispat edemeyince inanmaz veya şüpheye düşerse, o zaman tecrübesine inanmış olup Resûle inanmamış olur ki, böyle iman kamil değil, zaten iman olmaz. Çünkü iman parçalanamaz. Az ve çok olmaz. O hâlde iman, Resûl-i Ekrem efendimizin Allahü teâlâ tarafından Peygamber olarak bütün insanlara getirdiği ve bildirdiği emrlerin hepsine itimat ve itikat etmektir. Bu emirlerin, bilgilerin herhangi birine inanmamak veya şüphe etmek küfürdür. Çünkü Resûle inanmamak veya itimat etmemek, Resûle yalancı demek olur. Yalancılık kusurdur. Kusuru olan kimse Peygamber olamaz.