Seyyid Fehim hazretleri Arvas’tan Van’a gelmişti. Mevsim yaz olup bunaltıcı sıcaklar vardı… Bir genç, dağdan kar getirip arz etti Seyyid Fehim’e.
Büyük velî memnun olup sordu:
“İsmin ne senin?”
“Fehim efendim.”
Mübarek sevdi bu genci… Ve şefkatle baktı bir an. İşte ne olduysa o anda oldu… Kalbi, bu velînin sevgisiyle doldu. Seyyid Fehim Van’dan Arvas’a dönünce genç Fehim koştu annesine:
“Anne, hazırla heybemi!”
“Hayrola oğlum, nereye?”
“Arvas’a anne.”
“Aman oğlum gitme sakın! Baksana şu kışa… Yem olursun kurda kuşa!”
Ama o, vermişti kararını. Heybesini omuzlayıp düştü yola. Gerçekten ölüm saçıyordu yollar!
Fırtına, tipi, kar…
Sonra aç kurtlar!..
Derken bir adam çıktı karşısına: “Nereye delikanlı? İstersen yardım edeyim.”
Hiç ilgilenmedi.
Cevap da vermedi.
Nihayet akşam oldu, ezanlar okundu… Seyyid Fehim “Bir yolcumuz geliyor, onu bekleyelim” buyurdu.
Az sonra yolcu geldi.
Kardan adam gibiydi…
Büyük velî sordu: “Yolda rastladığın, Hızır’dı. Niçin yardımını kabul etmedin?”
Arz etti ki:
“Ben zaten sizinleydim… Siz de geliyordunuz yanım sıra… Siz varken bakar mıyım Hızır’a?”