Abdülhakîm Arvasi hazretleri şöyle anlatıyor:
“Gençliğimde bir akşam namazını, hocam Seyyid Fehim hazretleriyle birlikte kıldık.
O imam oldu, ben cemaat.
O, Fâtiha okuyordu.
Ben de içimden tefsirini yapıyordum…
Namaz bitince bana döndü ve ‘Sen müfessir misin ki tefsire kalkıyorsun? Tefsirle uğraşırsan helâk olursun!’ buyurdu.”
? ? ?
Seyyid Fehim hazretlerini çok seven ve özel hizmetlerini yapan Hacı Ömer Efendi anlatıyor:
“Bu fakir, yirmi beş sene hizmet ettim bu zata. Mübarek yüzü çok nurluydu…
Çok da heybetliydi!
Yüzüne bakamazdım.
Kendi kendime;
‘Yüzünü bir defacık görsem’ derdim.
Bunu başarmak için fırsat kollardım.
Bir gün hususi odasına çağırdı beni.
Koşarak gittim.
Hem de içimden;
‘İşte tam fırsat… Mübarek yüzünü iyice bir göreyim’ dedim.
Ve bakmak için kaldırdım başımı.
Fakat o da ne!.. O anda vücudu öyle çok büyüdü ki yeri göğü kapladı sanki…
Dehşete kapıldım!
Sonra eski hâlinde gördüm yine… İçimden ‘Bir kere daha deneyeyim’ dedim.
Bu defa da öyle çok küçüldü ki gözle görmek mümkün değildi…
O anda eski hâline geldi yine.
‘Özür dilerim’ dedim.
Bir daha da teşebbüs edemedim.”