Kâfirlerin içinde Amr bin Abdud diye biri vardı ki tam bir insan azmanıydı!.. Karşısına çıkacak kimse yoktu o devirde… İşte bu Amr, Hendek Harbi’ne geldi.
Ve dövüşmek için er istedi!
Efendimiz, Hazret-i Ali’ye “Yâ Ali, çık şu Amr’ın karşısına! Allah yardımcın olsun!” buyurdu.
O da “başüstüne!” dedi.
Ve yiğitçe ilerleyip kâfirin karşısına dikildi!… Sonra “Yâ Amr, sen vaktiyle ‘Kureyşten her kim benden iki şey isterse muhakkak birini yaparım’ demişsin, doğru mu bu?” dedi.
Amr cevap verdi:
“Evet doğrudur!”
“Benim iki isteğim var… Birincisi, iman et de kurtul cehennemden!”
“Geç bunu, öbürünü söyle!”
“Bu cengi bırak da Mekke’ye dön!”
“Bir şartla!” dedi.
“Şartın nedir?”
“Ebu Bekir’in, Ömer’in ve Osman’ın başlarını kesip de öyle geri dönerim!”
Şâh-ı merdan;
“Ey ahmak, ben izin verir miyim ki; onların kılına dokunasın?” diye gürledi!
Amr, sinirlenip;
“Yâ Ali, lâfına dikkat et… Genç olmasaydın şu anda seni öldürürdüm!” dedi ve atından inip savurdu kılıcını!
Hazret-i Ali, kalkanıyla kurtuldu bu korkunç darbeden!
Sonra kaldırdı Zülfikâr’ı… Havada hızla döndürüp şiddetle boynuna çaldı!… Kâfirin miğferli başı bir yana uçarken oluk gibi kan fışkırıyordu devrilen iri vücudundan…
“Tekbir” sesleri sardı dört bir yanı!
Selâmeti kaçmakta buldu kâfirler…