Tefsir Âlimi Şehabeddin Ahmed Sivâsî

Şehabeddin Ahmed Sivâsî hazretleri Anadolu velîlerinden olup Sivaslıdır. Fıkıh, tefsir ve diğer aklî ve naklî ilimlerde mütehassıs oldu. Zeynüddîn-i Hâfî’nin halîfelerinden Mehmed Efendinin hizmetine girdi. Beraberce İzmir yakınlarındaki Selçuk’a geldiler. Hocasının vefatından sonra burada talebe yetiştirdi, 1398 (H.800)de orada vefât etti. Bir sohbetinde buyurdu ki:
Cenâb-ı Hak, Resûlullah efendimize (sallallahü aleyhi ve selem) tâbi olmayı çok sever. Ona uymanın ufak bir zerresi, bütün dünya lezzetlerinden ve bütün ahiret nimetlerinden daha üstündür. Hakiki üstünlük, Onun sünnet-i seniyyesine tabi olmaktır. Mesela O’na uyan bir kimsenin gün ortasında bir parça uyuması, ona uymaksızın birçok geceleri ibadetle geçirmekten kat kat daha kıymetlidir. Çünkü (Kaylûle etmek) yani öğleden önce biraz yatmak, âdet-i şerifesi idi. Mesela O’nun dininin emrettiği için, bayram günü oruç tutmamak ve yiyip içmek, O’nun yolunda bulunmayıp senelerce tutulan oruçlardan daha kıymetlidir. İslamiyetin emri ile fakire verilen az bir şey ki, buna zekat denir, kendi arzusu ile, dağ kadar altın sadaka vermekten daha efdaldir.
Emîr-ül-müminin Ömer (radıyallahü anh), bir sabah namazını cemaat ile kıldıktan sonra, cemaate bakıp, bir kimseyi göremeyince sordu: Eshâbı dediler ki, “Geceleri sabaha kadar ibadet ediyor. Belki şimdi uyku bastırmıştır.” Emîr-ül-müminin buyurdu ki: “Keşke bütün gece uyuyup da, sabah namazını cemaat ile kılsaydı, daha iyi olurdu.”
İslamiyetten sapıtmış olanlar, sıkıntı çekip ve mücâhede edip, nefislerini körletiyor ise de, bu dine uygun yapmadıklarından kıymetsizdir ve hakirdir. Eğer bu çalışmalarına ücret hasıl olursa, dünyada birkaç menfaatten ibaret kalır. Halbuki, dünyanın hepsinin kıymeti ve önemi nedir ki, bunun birkaçının itibar olsun. Bunların işi az, kazançları pek çoktur. Bazen bir saatlik çalışmaları, yüz binlerce senenin kazancını hasıl eder. Bunun sebebi şudur ki, İslamiyete uygun olan amel, Hak teâlânın makbulüdür. İslamiyete uymayan şeylerin hiçbirisini Hak teâlâ sevmez, beğenmez. Sevilmeyen, beğenilmeyen şeye sevap verilir mi? Belki cezaya sebep olur. O halde, saadet-i ebediyyeyi ele geçirten sermaye, Peygamberimizin dinine yapışmaktır. Bütün zarar ve fesatların başı, İslamiyetten ayrılmaktır.

Comments are closed.