Balıkesir’de yaşayan velilerden Muhyiddin-i Rumi hazretleri, gönül ehli ve keramet sahibi bir mübarek zattı. Sevdiklerinden biri vardı.
Ahmed Efendi…
Bu salih mümin, bir dünya sıkıntısına düşmüştü… Bilemedi ne yapacağını. Akıl danışmak için gidecek kapı belliydi hâlbuki…
Muhyiddin-i Rumi hazretleri.
O da bunu hatırladı.
Ve koştu o kapıya…
Ona soracaktı bu işin hâl çaresini… Ancak kapı önüne geldiğinde çok kimsenin beklediğini gördü.
Onlar da bir ihtiyaç için gelmişlerdi… Adamcağız beklese işine geç kalacaktı.
Ne yapsaydı acaba?
Düşündü taşındı.
“Bugün gideyim, yarın gelir sorarım” diye karar verdi… Tam dönmek üzereydi ki kapı açıldı ve hizmetçi, elinde bir kâğıtla çıkıp ismiyle seslendi ona:
“Ahmed Efendiii!”
Adam, koştu yanına:
“Buyurun!”
“Ahmed Efendi siz misiniz?”
“Evet, benim.”
Hizmetçi, elindeki kâğıdı ona verip tekrar içeri girdi…
Adam, merakla kâğıdı aldı.
Okuyunca hayrette kaldı!
Zira o mübarek zat, Ahmed Efendinin danışmak istediği mesele hakkında bilgi veriyor ve “şöyle şöyle yap!” diye yol gösteriyordu kendisine…
Denileni yaptı aynen.
Kurtuldu sıkıntıdan…