Sual: Bir zamane hocası, (Kaza borcu olanın, nâfile kılmaması, kasaba borcu olanın et yememesi gibi yanlıştır. Borcu olan da et yer, kazası olan da nâfile kılar) diyor. Bu yanlış değil midir?
CEVAP: Bu uygunsuz söz, hadis-i şeriflere ve fıkhî hükümlere zıttır. Nâfileyi et gibi en kıymetli gıdaya benzetmek, farzı küçümsemek olur ki, çok tehlikelidir. Çünkü namazı fevt etmekle, terk etmek ayrıdır. Fevt, bir mazeretle namazı kaçırmaktır ve günah da değildir. Fevt edilen namazlara faite denir. Mesela uyuyarak veya unutarak namazını kaçırmak böyledir. Terk ise, kasten kılmamaktır, büyük günahtır. İkisini aynı sanmak cehalettir. Câmi’-ül-fetâva’da, (Düşman karşısında, bir farz namazı kasten terk etmek, 700 büyük günaha bedeldir) buyuruluyor.
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Kaza namazı olanın, nâfile namazı kabul olmaz.) [Dürret-ül-fâhire]
(Hak teâlâ, “Farz ibadetle bana yaklaşıldığı gibi, hiçbir şeyle yaklaşılamaz” buyurdu.) [Buharî]
(Farz namaz borcu olanın nâfile kılması, doğurmak üzere olan hamileye benzer. Doğumu yaklaşmışken, çocuğu düşürür. Artık bu kadına, hamile de, ana da denmez. Bu kimse de, farz namazlarını ödemedikçe, Allahü teâlâ, nâfile namazlarını kabul etmez.) [Fütuh-ul-gayb]
Hanefi âlimlerinden Abdülhak-ı Dehlevî, (Bu hadis, farz borcu olanın, sünnetlerinin de kabul olmayacağını göstermektedir) buyuruyor.
Seyyid Abdülkâdir-i Geylânî hazretleri de buyuruyor ki: Farz borcu varken, sünnetle meşgul olmak ahmaklıktır. Çünkü sünnetleri kabul olmaz. Kaza borcu olanın sünnet kılması, alacaklıya, borçlunun hediye götürmesine benzer ki, elbette kabul olmaz. Mümin, bir tüccara benzer. Farzlar sermayesi, nâfileler ise kazancıdır. Sermaye kurtarılmadan kâr olmaz. (Fütuh-ul-gayb)
Hamza Efendi’nin Bey’ ve Şir’a risalesinin şerhinde, (Yolculuğa çıkarken iki rekât namaz kılmalıdır! Kaza namazı olan kaza kılmalı. Çünkü kaza borcu varken, nâfile kılmak ahmaklıktır) buyuruluyor. Kitaplara uyup ahmaklıktan sakınmalıdır.