Hafız Ebû İsmail Rakaşî

Ebû İsmail Rakaşî hazretleri hadis âlimlerinden olup, hafız, yani yüzbin hadis-i şerifi ravileriyle birlikte ezbere bilenlerdendi. 104’te (m. 723) doğdu. Kuzey Arabistan’da Benî Rakâş kabilesindendir. Zamanındaki büyük âlimlerden hadis okudu. Kendisinden de Ah­med bin Hanbel gibi büyük âlimler hadis rivayet etti­ler. 187’de (803) vefat etti. Şöyle nakletti:
Ömer bin Ebû Seleme (radıyallahü anh) rivâyet etti: Bir gün Resûlullah Efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) beraberinde yemek yemekle şereflenmiştim. Ben, tabağın orasından burasından yemeye başladım. Bunun üzerine Resûlullah Efendimiz; “Önünden ye!” buyurdular.
İbn-i Cebr (radıyallahü anh) anlattı: Resûlullah Efendimiz, Eshâbını sadaka vermeye teşvik ettiğinde, her biri, güçlerinin yettiği kadar ellerinde olanlardan getirdiler. Resûlullah Efendimizi  görmek ve sohbetlerinde bulunmakla şereflenen o mübarek insanlar arasında, Ulbe bin Zeyd isminde bir fakir kimse vardı. Sadaka olarak verebileceği hiçbir şeyi yoktu. O da, gece Allahü teâlâya münacaat edip; “Allahım! Sadaka olarak verebileceğim hiçbir şeyim yok. Ben de sadaka olarak, kullarından şeref ve haysiyetime tecavüzde bulunanları affettim” diye dua etti. Sabahleyin Resûlullah Efendimiz mescid-i saadeti teşriflerinde; “Kendisine yapılan tecavüzleri dün akşam affeden nerede?” diye sual eyledi. Bunun üzerine Ulbe bin Zeyd ayağa kalktı. Resûlullah Efendimiz  ona; “Sadakan kabûl olundu” buyurdu.
Ebû Hüreyre (radıyallahü anh) rivayet etti. Bir gün Resûlullah efendimizin huzuruna çölde ikamet eden bir kimse geldi. “Ey Allahın Resûlü, kıyamet günü mahlukatı kim hesaba çekecek?” diye sual etti. Resûlullah efendimiz “Allahü teâlâ” diye buyurunca, “Kâbe’nin Rabbi aşkına biz kurtulduk!” diye sevindi. Peygamber efendimiz “Ey Arabî bu nasıl olur?” diye sordu. O kimse de; “Çünkü, her şeye gücü yeten Allahü teâlâ, kerim olduğu için affeder” dedi.
Selman-ı Farisî ve ibn-i Abbas (radıyallahu anhüma) anlatıyorlar. Resûlullah Efendimiz buyurdular ki: “Helal, Allahü teâla hazretlerinin kitabında helal kıldığı şeydir. Haram da Allahü teâla hazretlerinin kitabında haram kıldığı şeydir. Hakkında sükût ettiği şey ise affedilmiştir. Onun hakkında sual külfetine girmeyiniz.”

Comments are closed.