Abdullah Fâkihî hazretleri Şâfiî mezhebi fıkıh âlimlerindendir. 899 (m. 1430) senesinde Mekke’de doğdu. 972 (m. 1564) senesinde yine Mekke’de vefat etti. Bir dersinde buyurdu ki:
Namazı cemaatle kılmak ve “tumânînet” (rükûda, secdelerde, kavmede ve celsede her uzvun hareketsiz durması) ile kılmak, rükûdan sonra “kavme” (kalkıp, ayakta her uzuv yerine yerleşecek şekilde dik durmak) yapmak ve iki secde arasında “celse” (dik durma) yapmak bizlere Allahın Peygamberi tarafından bildirildi. Kavmenin ve celsenin farz olduğunu bildiren Âlimler vardır. Bazı müftüler, bu ikisinin vacibliğini, ikisinden birisini unutunca secde-i sehiv yapmanın vacip olduğunu ve bilerek yapmayanın namazı tekrar kılmasını bildirmiştir. Müekked sünnet olduklarını bildirenler de, vacibe yakın sünnet demişlerdir. Sünneti hafif görerek, ehemmiyet vermeyerek terk etmek küfürdür. Namazın kıyamında, rükûunda, kavmesinde, celsesinde, secdelerinde ve oturulduğu zamanında, ayrı ayrı, başka başka keyfiyetler, haller hasıl olur.
Bütün ibâdetler namaz içinde toplanmıştır. Kur’ân-ı kerîm okumak, tesbih söylemek (yani sübhânallah demek), Resûlullah efendimize salevat söylemek, günahlara istiğfar etmek ve ihtiyaçları yalnız Allahü teâlâdan isteyerek O’na dua etmek namaz içinde toplanmıştır. Ağaçlar, otlar, namazda durur gibi dik duruyorlar. Hayvanlar, rükû hâlinde, cansızlar da ka’dede, oturuyor gibi yere serilmişlerdir. Namaz kılan, bunların ibadetlerinin hepsini yapmaktadır.
Namaz kılmak, Mirac gecesi farz oldu. O gece mirac yapmakla şereflenen, Allahü teâlânın sevgili Peygamberine uymayı düşünerek namaz kılan bir Müslüman, O yüce peygamber gibi, Allahü teâlâya yaklaştıran makamlarda yükselir.
Resûlullah efendimiz; “Gözümün nuru ve lezzeti namazdadır” buyurdu. Bu hadîs-i şerîf; “Allahü teâlâ namazda zuhur ediyor, müşahede olunuyor. Böylece gözüme rahatlık geliyor” demektir. Bir hadîs-i şerîfte; “Yâ Bilâl! Beni rahatlandır!” buyruldu ki; “Ey Bilâl! Ezân okuyarak ve namazın ikametini söyleyerek, beni rahata kavuştur” demektir. Namazdan başka şeyde rahatlık arayan bir kimse, makbul değildir. Namazı zayi eden, elden kaçıran, dinin diğer emirlerini daha çok kaçırır.