Bu ne güzel söz, ne tatlı kelâm…

Birinci Akabe Biatı’nda Müslüman olan Medineliler, Resulullah’tan kendilerine İslâmiyet’i öğretecek bir öğretmen istediler.
Efendimiz bu iş için Mus’ab bin Umeyr’i görevlendirdi.
O bu emri aldı.
Ve Medine’ye varıp reisleri olan Es’ad bin Zürare’nin evine yerleşti. Burada hem Kur’ân-ı kerim öğretiyor, hem de İslâmiyet’i anlatıyordu insanlara.
? ? ?
Bir gün bir bahçede bazı Müslümanlarla sohbet ediyordu ki Evs kabilesinin reislerinden Üseyyid oraya geldi.
Elinde de mızrak vardı.
Onu yere sapladı.
Ve olanca hiddetiyle “Sen burada insanları aldatıyorsun… Hayatından olmak istemiyorsan, derhâl çek git buradan!” dedi.
O bunları dinledi.
Hiç sinirlenmedi, hatta tam aksine nazik bir lisanla “Hele biraz otur, bizi dinle; belki beğenir kabul edersin. Beğenmezsen giderim” dedi.
Üseyyid sakinleşti.
Ve bir yere oturdu.
Mus’ab, ona Kur’ân-ı kerim okudu… Kur’ân-ı kerimin eşsiz belâgatı ve tatlı üslubunu işiten Üseyyid duygulandı!
Kendini tutamadı.
Ve ona dönüp;
“Bu ne güzel söz, ne tatlı kelâm. Bu dine girmek için ne yapmalıyım?” diye sordu.
Hazret-i Mus’ab, ona İslâmiyet’i anlattı.
“Kelime-i şehadet”i öğretti.
O da söyleyip Müslüman oldu…

Comments are closed.